Is Motor Portfolio Consolidated?

TSRSB has announced the 2012 February results. The non-life market is growing by 16.22%

The motor own damage and motor third party liability portfolio, which has been experiencing profitability problems for years, is also moving in itself. The motor portfolio is being consolidated under the top 4 companies.

 …

While the share of the top 4 companies (Axa, Anadolu, Ak and Güneş) in Motor Third Party Liability was 49.48% in February 2011,

In February 2012, the share of the top 4 companies (Axa, Anadolu, Ak and Groupama) has increased to 52.89%.

This means that more than half of the total production comes from the top 4 companies.

When we look at the weight of the top 2 companies, Axa and Anadolu, in the same line of business;

– While it was 37% in February 2011,

– Their total share increased to 39.87% in February 2012.

 …

The total production of the top 4 companies ((Anadolu, Axa, Ak and Allianz);

– While their share was 50.88% in February 2011,

– Their share increased to 54.13% in February 2012.

The total share of the top 2 companies, Anadolu and Axa, increased from 31.77% to 36.73% in the same period.

What do you think? Is the motor lines in the market going to be consolidated under the top 4, or perhaps the top 2 companies in the near future?

Then, can we say “the competition will be dense for motor lines at the top, and for non-motor lines at lower ranks?”

Kasko ve Trafik Portföyü Az Sayıda Şirkkette mi Toplanıyor?

2012 Şubat TSRSB sonuçları açıklandı.

Hayat Dışı Sigorta Sektörü %16.22 oranında büyüyor.

Uzun yıllardır karsızlık problemi yaşanan kasko ve trafik portföyü de, kendi içinde hareket halinde. Motor portföyü giderek ilk 4 firmada toplanıyor.

Trafik branşında Şubat 2011 sonunda ilk 4 firmanın (Axa, Anadolu, Ak ve Güneş) payı %49.48 iken,

2012 Şubat sonunda ilk 4 firmanın (Axa, Anadolu, Ak ve Groupama) payı %52.89 a yükselmiş.

Yani, sektörün trafik üretiminin yarısından fazlasını 4 şirket üretiyor.

Aynı branşın ilk 2 şirketteki ağırlığı nasıl diye baktığımızda; Axa ve Anadolu Sigorta firmalarının trafik branşındaki payları;

-2011 Şubat sonunda %37 iken,

-2012 Şubat sonunda bu oran %39.87 ’ye yükselmiş.

Kasko branşında ilk 4 şirketin (Anadolu, Axa, Ak ve Allianz) üretimi

-2011 Şubat sonunda %50.88 iken,

-2012 Şubat’ında %54.13 e yükselmiş.

İlk 2 şirket Anadolu ve Axa Sigorta A.Ş.’nin  kasko üretimlerinin toplam içerisindeki payları %31.77 ’den %36.73 ’e yükselmiş.

Ne dersiniz, sektörde motor branşı yakın gelecekte sadece ilk 4 ve belki de ilk 2 şirkette mi toplanacak?

O zaman; “Rekabet üst sıralarda motor branşı için, alt sıralarda diğer sigortacılık branşları için yoğunlaşacak”, diyebilir miyiz?

Matbaa’nın Gelişi Gibi Olmasın

Dün, Sigortacı Gazetesi tarafından düzenlenen “Sigortacılığın Geleceğinde Dağıtım Kanalları” konulu panele katıldım.

Panel  doğru konuda ve doğru zamanda düzenlenmişti, organizatörlerine ben de teşekkür ediyorum.

Panelin katılımcıları da sektörün farklı oyuncularının temsilcileri idi.

Konuşmacılar, genellikle “panelin konusuna paralel” konulardan ziyade, temsil ettikleri sigorta grubunun görüş ve sıkıntılarını dile getirdi.

Dağıtım kanallarının geleceğinin nasıl şekilleneceğine dair en doyurucu yorumlar, bir kısmına katılmasam da, bir Sigorta şirketimiz Genel Müdürü tarafından yapıldı.

Konuşmacıların dile getirdikleri bazı hususlarda benim de söyleyeceklerim var.

-İnternet sigortacılığına ilişkin panel izleyicilerinden birisi tarafından yapılan yorumda;

“2001 den beri Türkiye de internet sigortacılığı yapılıyor ama müşteriler bu sitelere girip fiyat karşılaştırıyorlar ve sonra gelip acentesinden poliçesini bu fiyata yapmasını talep ediyorlar, biz de çalıştığımız sigorta şirketlerine dönüyoruz, onları bu fiyata poliçe yapmaya zorluyoruz, böylece fiyat rekabeti oluyor.”

ifadesi kullanıldı.

İnternet ve call center aracılığı ile satışı işinde yaklaşık 6 aydır yer alan bir oyuncu olarak, edindiğim hiçbir tecrübe bu görüşü desteklemiyor. Üstelik, bu tür karşılaştırma platformları artık hayatımızın her alanında var.

Beyaz eşya satışında, turizm acenteliğinde, uçak bileti satışında vb. gibi.

Siz hiç şöyle bir örnek duydunuz mu?

Örnek:  Teknosa’da x marka buzdolabı daha ucuz diye, bir Beyaz Eşya bayii’nin genel merkezden buzdolabı fiyatında indirim talep ettiğini ve bu tarz talepler nedeniyle sektörde fiyat rekabeti olduğunun iddaa edildiğini…

Bu olsa olsa, söylem olarak, internet sigortacılığına karşı çıkmak için uydurulmuş, sigorta şirketlerini ve fiyatlama politikalarını basite alan bir yaklaşım olabilir. Eğer gerçekten böyle bir durum varsa, zaten yanlış bir sektörde veya yanlış yöneticilerle çalışılıyor.

Panelistlerden bir tanesi tarafından; “İngiltere’de internet sigortacılığının motor branşında %50 pazar payına ulaştığı” bilgisi verildi.

Biz de böyle sanıyorduk ancak, İngiltere’de pazar lideri oyuncularla yaptığımız görüşmelerde 2010 sonu itibari ile bu oranın %70’e ulaştığı bize ifade edildi. (%70= Sigorta Direkt, Sigorta Brokerlarının internet siteleri ve Aggregator’lerin satışına aracılık ettikleri satışların oranı)

Bir başka söylem de: “İnternet sigortacılığının Avrupa’da sadece İngiltere’de ve Hollanda’da başarılı olduğu” söylemi idi.

Şubat 2012 de yaptığımız bir görüşmede;

Söz konusu ülkelerde yatırımı olan bir İngiliz Firma’nın yetkilileri; İnternet Sigortacılığının bilinenin aksine İspanya, İtalya ve Almanya’da da katlanarak büyüdüğünü söylediler.

Kaldı ki, Avrupa’da sadece İngiltere ve Hollanda’da başarılı olmuş bir modelin Türkiye’de başarı şansı nedir? diye baktığımızda;

ComScore tarafından, Haziran 2011 verilerine istinaden yapılan çalışma sonuçlarına göre,  Avrupa’da, Ziyaretçi başına internette geçirilen süre kriterine göre, ilk 3 ülke hangileridir?

1. 34 saat ile Hollanda,

2. 33 saat ile İngiltere

3. 31.1 saat ile Türkiye.  (Bakınız:  http://www.ertugrulbul.com/sigorta-dukkanim-brokerlik-lisanslarini-aldi )

Bence “Sigortacılığın Geleceğinde Dağıtım Kanalları” konusuna verilecek yanıt çok net ve herkes farkında ama, dile getirmede zamana oynanıyor. Bu arada geleceği, trendi gören pek çok sigorta aracısı (Acente-Broker) internet Dünyası’nda ne yapabilirim telaşında.

Google’da “kasko” kelimesini, yılda 6 milyon defa arandığı gibi, arayında bakın…

Sağlığınıza Dikkat

Babam, 70 yaşında.  Ekim 2011 tarihine kadar, hiçbir ciddi sağlık problemi yaşamamış, kollestrol, şeker, tansiyon gibi sıklıkla ortaya çıkanlar dahil sağlık problemleri ile karşılaşmamış, sağlıklı ve bedenine çok dikkat eden bir adamdı.

Ekim ayında, sol tarafında uyuşma şikayeti ile yaz aylarında yaşadığı Ürgüp’ten, Nevşehir Devlet Hastanesine kaldırıldı. Burada yapılan testler sonucunda Beyinde Lezyon (Beyinde bilinmeyen her türlü oluşuma verilen isimmiş) olduğu ve bu lezyonun Herpes Virüsü (Dudakta çıkan uçuklar ile aynı virüs) nedeniyle ortaya çıkmış olabileceği öngörüsü ile, 14 gün serum tedavisi yapıldı ve hastaneden taburcu edildi.

2 ay sonra tekrar aynı hastanede çekilen MR neticesinde, beyindeki lezyonun küçüldüğü ve verilen ilaçların işe yaradığı ifade edildi. Biz de ailece gelişmelerden mutlu olduk. Gerçekten de artık; yürüyüşlerini yapabiliyor, aracını kullanabiliyordu.

Mart ayının 24 ünde tekrar, vücudun sol tarafında uyuşma ve başın zonklaması şikayetleri ile bu defa Ankara da Gülhane Askeri Tıp Fakültesi’ne yatırıldı ve çekilen MR sonucunda beynin sağ yanında “mandalina büyüklüğünde bir ur (tümör)” olduğu ve hemen ameliyat edilmesi gerektiği, söylendi.

Gerek hastamız Hastanede yatarken ikinci göz olarak test sonuçlarını gösterdiğimiz ve gerekse taburcu edildikten sonra görüştüğümüz farklı doktorlar tarafından; tümör oluşumunun ilk başlangıç aşamaları ile herpes virüsünün neden olduğu hastalığın benzer emareler gösterebildiği ve hastalığın Ekim ayındaki test sonuçlarını kim görse benzer teşhis ve tedavi uygulamalarına geçilirdi, denildi.

Ancak; gelişmelerden öğrendik ki bu tür durumlarda mutlaka beyin tümörü alternatifinin de değerlendirilmesi gerekiyor.

Çok hızla ameliyat kararı alınmış olması ve ameliyatında çok riskli olduğu ifade edilince, böyle bir riski almadan önce başka doktorlara da babamızı göstermek istedik.

Bu konuda uzman 6 ayrı doktora gittik.

Bir grup doktor, hastanın acilen ameliyat edilmesini ve daha sonra “şua (ışın, radyoterapi)” tedavisine geçilmesini; diğer bir grupta ameliyatın çok riskli olması nedeniyle tercih edilmemesi, bunun yerine hastadan alınacak biopsiye göre, hemen şua tedavisine geçilerek yaşam süresinin uzatılması gerektiğini söyledi.

Önce, bu konuda iyi olduklarını öğrendiğimiz, Gazi Üniversitesi Hastanesi’nde biopsi yaptırdık. Fakat, urun ilerlemesi ve babamızın hayat standartlarında gerileme görülmesi sürecinin hızlanması üzerine  (biopsiye ait patoloji sonuçlarının da etkisi ile), bir hafta içinde ameliyat ettirme kararı aldık.

Beyin Cerrahı Prof. Dr. Haluk Deda, tarafından 16 Nisan 2012 tarihinde Ankara TOBB ETÜ Hastanesi’nde ameliyat yapıldı ve ur temizlendi. (Ameliyattan sonra, belki yoğunluğundan, Haluk bey hastası ile ilgilenemiyor.)

Sonraki aşaması, urun ameliyatta alınamamış parçalarının temizliği ve/veya yeniden ortaya çıkmasının önlenmesi için, ameliyattan 15 gün sonra başlayarak şua tedavisi.

Ur oluşumu, önce hücrelerin ayrı ayrı, dağınık  olarak (bizim hastamızda) bozulması, daha sonra bu bozulan hücrelerin gruplaşması ve daha sonrada bu grupların beynin belli bir kısmını mandalina büyüklüğünde sarması şeklinde gelişiyormuş. Bu arada beyin, tüm gücü ile bu hastalıkla mücadele ediyormuş.

Hastamızda ur beynin sağ tarafındaydı.

Yine bu süreçte öğrendik ki beynin sağ tarafı, vücudun sol yanını ve sol tarafı da, vücudun sağ yanındaki organları kontrol ediyor.

Urun alınması ile vücutta ameliyattan hemen önceki  hareket kayıpları aynen kalıyormuş. Çünkü ameliyat ile beyinde bozulan bölüm alınıyor. Bozulan bölüm hangi rahatsızlıklara yol açtı ise o bölüm alındıktan sonrada aynı rahatsızlıklar sürüyormuş.

Örneğin, bizim hastamızda ameliyat öncesi sol ayakta hareket kaybı vardı. Ameliyat sonrası aynı hareket kaybı devam ediyor.

Ancak, biran önce temizlenmezse, tümör beyinde hızla yayılıyor ve diğer organları da olumsuz etkilemeye başlıyormuş.

Babamızın hastalığını niye bloğumda yazıyorum?

Ben bir hasta yakını olarak, bizim sürecimizi anlatmak ve paylaşmak istedim.

Çünkü; anladık ki bu hastalıktan sıkıntı çeken çok sayıda insan var. Farklı doktorlar farklı tedaviler öneriyorlar. Kendiniz için değil ama bir yakınınızın hayatını etkileyebilecek kararları almak ise çok zor.

Aman sağlığınıza dikkat edin. Çok zor süreçler bunlar.

Tebrik Edilmesi Gereken Başarı

Yeni işimizi kurduğumuzdan bu yana Sigorta Sektörü rakamlarını daha yakından takip etmeye, daha fazla zaman ayırabiliyor, şirketlerin performansını izleyebiliyorum.

2011 yıl sonu sonuçlarına baktığımda, özellikle bir şirketimizin yönetim ve ekibini kutlamak gerektiğini düşünüyorum.

Ray Sigorta A.Ş. ve Genel Müdür Levent Şişmanoğlu ve ekibinden bahsediyorum.

– 2011 yıl sonunda, yani mevcut göreve başlamalarından  1.5 yıllık bir sürede şirketi  kar’a geçirdiler. (Yaklaşık 104 milyon TL geçmiş yıl zararları olmasına rağmen)

– Genellikle yeniden yapılandırma dönemlerinde şirketlerin üretimlerinde, prim hacminde küçülmeler görülürken; 2011 sonu itibari ile %0.81’lik bir büyüme de gerçekleştirdiler.

Dışarıdan sadece rakamlara bakarak, ne tür zorluklar, operasyonel sıkıntılar yaşadıklarını, süreçlerinin ne denli etkin olduğunu göremeyiz ancak;  bir Çin atasözü diyor ki: “Hangi dalgalarla mücadele ettiğin değil, gemiyi sağ salim limana getirip getirmediğin önemlidir.” 

Bizim gördüğümüz gemi  limanda ve sonuç etkileyici gözüküyor.

Farklı Fiyatlama Stratejileri

Hayat Dışı Sigortacılık prim üretim rakamı 31.12.2011 itibariyle, 14.487.376.423.- TL dir.

Bu tutarın %45’ıne isabet eden,  6.487.161.153 TL’lık kısmı, Trafik ve Kasko branşlarından kaynaklanmaktadır.

Zarar üretmeye çok müsait bu iki branşı, karlı tutabilmek için şirketlerin farklı fiyatlama stratejileri bulunmaktadır.

Bu stratejilerden sektörde en fazla uygulanan iki tanesi:

-Yeni araçlara yüksek ve fakat hasarsızlık korumalı yenilemelere çok uygun fiyatlama:

Araçların ve özellikle sürücülerinin geçmiş hasar istatistiklerine, tarihçelerine bakıp, gelecekte de bu trendin devam edeceği öngörüsü ile fiyatlama yapılması  temeline dayalıdır.

Nispeten güvenli olmakla birlikte bu tür fiyatlama;

-Portföye yeni araç alınamaması,

-Müşterilerin genellikle, “ilk sene poliçe yaptırdıkları şirket ile” yenileme yapma eğilimleri nedeniyle, şirketi tercih etmemeleri,

-Seyrekte olsa iyi sürücünün tek bir hasarı ile olumsuz değerlendirilmesi ve portföyden kaçırılması,

 risklerini barındırmaktadır.

-Sigorta sistemine ilk defa girecek araçlara çok uygun fiyatlama.

Sıfır (yeni) araçların daha dikkatli kullanıldığı/kullanılacağı öngörüsüne dayalıdır.

Mümkün olduğunca kısa sürede çok sayıda müşterinin portföye alınması stratejisini destekler.

Yeni araç satışları ve sigorta sistemine girmek isteyen kişi sayısı arttıkça bu gelişmelerden pozitif etkilenir.

Sigorta sistemine ilk defa giren sürücülerin ne kadar iyi sürücü oldukları birazda şansa bırakılmakla birlikte, izleyen senelerde müşteri segmentasyonu için yeterli veri sağlar.

Ancak, yenileme dönemeinde hasarsız müşteriler kendilerine daha uygun fiyat ve şartlar bulurlar ise şirketi terk edebilirler.

Hangisi mi iyidir? Şirketin büyüme ve karlılık politikalarına göre değişim göstermekle birlikte;

Bence, her iki politikanın  bir karışımı  oluşturulabilirse en iyi uygulamaya ulaşılır.

Şöyleki; Bir taraftan yeni araçları portföye alacak şekilde fiyatlama yapılırken; öte yandan yenilemelerde hasarlı müşterilerin portföyden uzaklaştırılması, en ideal görünen stratejidir.

En riskli işler ise; 2. el araçlarda yenileme olmayan poliçelerdir.  Bu tarz işlerden olabildiğince uzak durmak,fiyatlamayı ona göre yapmak gerekli diye düşünüyorum.

Elbette fiyatlamayı etkileyen, etkilemesi gereken ve sayıları yüzlere ulaşan yan kriterleri de gözardı etmemek gerekir.

Now You Can Also Buy Your Travel Health Insurance Online

You can purchase your Travel Health Insurance online from www.sigortadukkanim.com which continues to bring innovations to the Turkish Insurance Market since the day of its establishment.

Travel Health Insurance is an insurance policy that covers the emergency health problems of individuals that might occur during their travels abroad.

The Travel Health Insurance policy provides covers for medical treatments due to injuries or sickness, medical consultancy and organizational support, the return travel of the insured due to medical reasons, transport costs in case of death, and costs of transfwerring emergent messages.

–       You are travelling abroad but you are concerned about risks regarding your health. Do you need an insurance policy that will cover such risks?

–       Do you need a Travel Health Insurance Policy for your visa application (i.e: for the Shengen visa)?

Your policy is only one click away.

http://www.sigortadukkanim.com/seyahat-saglik-sigortasi

The innovations will continue to come, keep following us.

Artık, “Seyahat Sağlık Poliçesi” de Online Satın Alınabiliyor.

Kurulduğu günden bu yana Türk Sigorta Sektörü’ne yenilikler getiren www.sigortadukkanim.com ile artık, Seyahat Sağlık Poliçeleri de online satın alınabiliyor.

Seyahat Sağlık Sigortası, yurtdışına çıkan bireylerin seyahatleri süresince karşılaşabileceği acil sağlık problemlerini teminat altına alan bir sigortadır.

Yurtdışı Seyahat Sağlık Sigortası ile yaralanma veya hastalık nedeniyle tıbbi tedavi, medikal bilgi / organizasyon, sigortalının tıbbi nedenlerle seyahatte olduğu yabancı ülkeden nakli veya geri dönüş seyahati, sigortalının vefatı halinde cenazenin nakli, acil mesajların iletilmesi teminatları için güvence sağlıyor.

-Yurt dışına çıkacaksınız, seyahatiniz sırasında sağlığınızla ilgili risklerden çekiniyorsunuz. Bu riskleri karşılayacak sigorta poliçesine mi ihtiyacınız var?

– Vize almak için (Örnek: Shengen Vizesi) Seyahat Sağlık Poliçesine mi ihtiyacınız var?

Poliçeniz bir “tık” uzaklıkta.

http://www.sigortadukkanim.com/seyahat-saglik-sigortasi

Yenilikler devam edecek, bizi takip etmeye devam edin.

 

Mobil Telefona Geçişteki Hızımızı, Akıllı Telefonlara Geçişte Kayıp mı Ediyoruz?

On-line sigortacılığın gelişimi ve gittiği yön konularında, yabancı konuklarımızla yaptığımız görüşmelerde, aklıma takılan önemli bir nokta da;

Avrupa ülkelerinde  “Akıllı Telefon”  sayısının, toplam mobil telefon sayısına  oranı, %65 lere ulaşırken; Türkiye’de bu oranın %10 larda kaldığı,

konusu idi.

Akıllı Telefon: Telefon çağrısı alıp-verme dışında, internete giriş olanağı tanıyan, mail gönderip-alabilen, kısaca özellikleri ile telefondan daha çok bilgisayara yaklaşan telefonlara verilen genel isim.

Türkiye’de nüfusun  genç (29 yaş) olması, teknoloji konularında çok hızla çağa ayak uydurulmasına imkan sağlarken, ilk defa teknolojik bir gelişmede geri kaldığımızı gördüm.

Oysa, 65 milyon adet mobil telefon ile kişi başı mobil telefon sahipliğinde, Avrupa’nın pek çok ülkesinden daha yüksek performansımız var.

Akıllı telefon sayısındaki artış, tüketim alışkanlıklarını da değiştiriyor, etkiliyor. Müşterilerce günlük hayatta bilgisayar yerine  mobil telefon kullanımı   giderek artıyor. Örnek: Cep telefonu aracılığı ile sigorta primi ödeme teknolojisi hızla gelişiyor.

Akıllı telefon sayısının  genç nüfusumuzun bugüne kadarki alışkanlıklarından farklı olarak, az artıyor olmasını nasıl açıklamak lazım? Daha da önemlisi akıllı telefon kullanımını artırmak için ne yapmak gerekir?