Sigorta Sektörü’nde 1998-2003 döneminde birlikte çalıştığım çalışma arkadaşlarımdan bir tanesi bana bir hikaye anlatmıştı.
Göreve yeni başlayan Genel Müdüre bir önceki Genel Müdür 3 adet kapalı zarf vermiş ve bunları belirli aralıklarla, çaresiz hissetmeye başladığında aç demiş. İlk mektubu göreve başlar başlamaz açan yeni Genel Müdür mektupta; “Bir Önceki yönetimi kötüle…” ifadesini görmüş ve söyleneni yapmış. Aradan bir yıl geçmiş, ikinci mektubu açmış; “geleceğe dönük neler planladığını anlat” ifadesini görmüş. Bunun da üzerinden 1-2 yıl geçmiş son zarfı açmış, onda da “bir sonraki gelen Genel Müdüre verilmek üzere üç zarf hazırla” deniliyormuş.
Kıssadan hisse.
…
2005 yılının Mart ayında başladığım TEB Sigorta Genel Müdürlüğü’nde ekip olarak kendimize 5 yıl içerisinde sektörün ilk 10 şirketi arasına gireceğiz hedefi koymuştuk. Zorlu geçen 3 yılın ardından 2008 yılında Türk Sigorta Sektörü’nün en yüksek ikinci çarpanı ile şirketimizi o dönem Dünya’nın en büyük sigorta şirketlerinden Zurich Financial Services’e satma başarısı gösteren ekibin liderliğini yapma gururunu yaşadım.
ZFS’nin de TEB Sigorta’yı satın alırken Dünya genelinde uyguladığı ölçme, denetleme, araştırma methodlarının hepsini M&A öncesi uyguladığını yakından biliyorum.
2005-2007 döneminde 3 yıl boyunca TEB Sigorta hem büyümede ilk 5 içinde oldu hem de ölçeğine göre ROE karlılığında en yüksek oranları yakaladı.
ZFS bu tür satın almalarda uygulana geldiği gibi iki teklif verdi. Bağlayıcı olmayan teklif ve due diligence sonrası çıkan sonuçlara göre bağlayıcı teklif. Uluslararası denetim firmaları, aktüeryal hesaplamalar yapan danışmanlık ekipleri ve Zurich çalışanlarından oluşan uzmanlar ekibinin çalışmalarından sonra, şirketin finansalları o kadar iyiydi ki, bağlayıcı olmayan ve bağlayıcı teklifler arasında herhangi bir fark oluşmadı ve şirket sektörün en yüksek ikinci çarpanı ile satıldı.
Böyle bir sonuç üreten ekibe liderlik etmiş olmanın gururunu hala yaşıyorum.
2008 yılında şirketin satın alınma süreci ve doğal olarak rebranding ve Zurich Grubu’na entegrasyon harcamaları oldu. 2009 yılında Zurich Sigorta A.Ş. TSB verilerinden de görülebileceği üzere teknik karlılık oranında sektörün en iyi ikinci şirketi idi ve mali karlılıkta da gayet iyi sonuçları vardı. 2010 yılında peş peşe meydana gelen 5 büyük hasardan dolayı sene sonu zarar açıklandı. 2011 Şubat sonunda da 3 yıllık anlaşmamın bitiminde Zurich Sigorta da ki görevimden yeni bir girişim macerasına girmek üzere ayrıldım.
Şirketin pazar payı 2009 sonunda %2.04 ve 2010 sonunda %1.94 idi.
Şu anda pek çok sigorta şirketinin kopyaladığı Help Point hasar merkezlerinin 5 tanesini açmak bana nasip oldu. Son 3 yılda ciddi kaynak ve bütçe ayırarak geliştirdiğimiz ve halen kullanıldığını bildiğim yeni sigortacılık yazılımının 2008’den başlayarak faz faz hayata alınması da bana nasip oldu. Zurich’in TEB Sigorta A.Ş.’ni entegrasyon projesini planlanandan 6 ay önce bitirmek, Zurich Grubu içerisinde verilen Zurich Starz ödülünü henüz ikinci yılında o dönem grupta bile olmayan teknolojik alt yapısı olan yenilikçi uygulamalarla ile almak, görev yaptığım 3 yıl boyunca iki defa katıldığımız Grubun içerisinde Çalışan Memnuniyet Anketi’nde 160 ülke içerisinde İsviçre ile birlikte en yüksek başarıyı yakalamak bize nasip oldu. (Yıllar içerisinde iki yıl arasında %50’lik artış gibi absürd gelişmeler olmadı)
Bu arada Bankanın dağıtım kanallarında çalışacak hayat şirketinin keseceği tüm ferdi kaza poliçelerinin Zurich Sigorta A.Ş. ne devredilmesine dönük Zurich’in yaptığı anlaşma maddesinde de benim ısrarım var. Şirketin son 4 yıllık teknik karlılığında, TSB rakamlarından görüleceği gibi, aynı banka dağıtım kanalında çalışan hayat şirketinin çok ciddi büyümesinden anlaşma gereği Zurich Sigorta’ya yansıtılan Ferdi Kaza üretimlerinin büyük etkisini görüyorum. İyi ki ısrarcı olmuşum.
…
Emek harcadığım tüm şirketlerin sonraki yıllarda yeni yöneticileri ile başarılarını görmekten mutluluk duyuyorum. Ancak; yazımın başındaki mektup örneğinden yola çıkarak, Şirkette görev yaptığım döneme ilişkin, yapılan gereksiz, doğruyu yansıtmayan beyanatlarla; artık 3. Mektubunu açmaya hazırlanan kişilerin hala 1. Mektupta takılıp kalmış olmalarını şaşkınlık, hayret ve üzüntüyle izliyorum…
Herkes bilir, siz de bilirsiniz, suçlamak anlamaktan daha kolaydır.insan Anlarsa değişmek,belki mücadele etmek zorunda kalmaktan kaçar. bu yüzdendir ki insanlar egolarından arınmadan her zaman en favori mektup ilk mektup kalacaktır.