Küba: Renkli, İçten, Yoksun

İlk defa bir tura katılarak seyahat gerçekleştirdik.

Ejder Tur organizasyonu ile Küba ziyareti yaptık. Tur kapsamında uçuşumuz giderken Air France hava yolları ile dönüşte de aynı havayolunun ortağı KLM ile aktarmalı gerçekleşti. Ne yazık ki Air France’da yaşanan grev nedeniyle, aktarma yaptığımız Paris’te, yer hizmetlerimiz anormal yavaş ilerledi.

Öte yandan yine Air France’ın Paris-Küba yolculuğunda yemek ve servis kalitesi çok iyiydi.

Küba, Havana Jose Marti Hava limanına indiğimizde, bizimle aynı zamanda ulaşan  bir Afrika uçağından inen yolcuların ve de valizlerinin renk çeşitliliği ve canlılığına hayran kaldık.

Hava limanından bindiğimiz otobüsler bizi birbirine yakın Casa (kendi dilleri İspanyolca’da Ev demek) adı verilen, ev-pansiyonlara dağıttı.

Bizim kısmetimize 1929 yılında inşaa edilmiş tek katlı, güzel avlulu bir ev düştü. (*) ev sahiplerimizin de evde konakladığı Casa’larda, evin her bir odasına  banyo ve tuvalet eklenmiş, Devlet’ten turizm belgesi alınmış (Bu evlerin turizm konaklamasına uygun “Casa” olduğunu, evin dış kapısına astıkları mavi renk gemici çapasına benzer işaret ile gösteriyorlar), ev sahibi evde günlük yaşamını devam ettirirken, 2-3 odasında da yabancı turistleri misafir ediyorlar.

Sabah kahvaltılarımızı ev sahibimiz hazırladı. Kahvaltıda, tropik meyveler, ananas, mango, Hindistan cevizi, ejder meyvesi (Dragon Fruit),  yumurta, tereyağı ve kaşarlı tostlar yer alıyordu. Kahvaltı aldığımız beş gün boyunca, her gün farklı bir tropik meyvenin suyunu da yiyeceklerimizin yanında içecek olarak getirdiler. Genelde ingilizce bilmedikleri için el işaretleri ile anlaştık.

Küba, yaklaşık 112.000 Km2’lik yüzölçümü ve 12 mio nüfusu ile çok renkli bir insan karışımı. Kolomb’un Amerika kıtasını keşfinden önce ilk keşfettiği kara parçalarından birisi imiş. Zamanla Avrupa-Amerika kıtaları arasındaki ticaret ve nakliyatta önemli bir liman olmuş. Avrupalı kaşifler Küba’nın iklimine uygun ancak, işçiliği ağır olan şeker kamışı yetiştiriciliğine başlamışlar ve Afrika’dan getirilen köleler, şeker kamışı tarımında zorla çalıştırılmışlar. Bu tarihi gelişimin de etkisi ile bugün mevcut nüfusun %8’i Afrika kökenli.  Büyük çoğunluğu İspanyol kökenli, bir kısmı diğer Avrupa ülkelerinden ve bir kısmı da melez.

     

Özellikle, Afrikalı genlerinin ve de günlük hayatta önemli bir yer tutan dansın hareketliliği ile kadın ve erkek fizikleri fit. Değişik bir ülkeye geldiğinizin ilk işaretini,  Havalimanında pasaport polislerinin neredeyse tamamının mini etekli, file çoraplı, renkli tokalı, fit vücutlu genç kadınlardan oluşmasından anlayabiliyorsunuz.

Şeker kamışından elde edilen Rom,  hem milli içkileri olmuş hem de dönemin denizcileri için çok yaygın bir içki olarak kullanılmış. Hali hazırda Havana Club markası ile alkol ve dinlendirilme sürelerine göre 3 farklı rom çeşidi günlük hayatın her yerinde.

Özellikle rom, toz şeker, gazoz, nane, limon ile yapılan ve sıcak havalarda çok iyi bir serinletici olan “Majito” Küba Havana orjinli. Dünya’da Mojito’nun ilk hazırlandığı Bar da, “Del Medio” adı ile turistlerin uğrak yeri olmuş.

İlk gün yaptığımız hızlı eski şehir turunda öğrendiklerimizi seyahatin dördüncü gününde serbest zamanımızda daha sakin şekilde gezdik. Hemen her restorandan gelen canlı müzik sesleri, şehri sarıyor ve dinamik kılıyor.

Dünya tarihinde önemli isimlerin büstlerini sergiledikleri parkta, Atatürk büstünü görmek ve aynı tarihlerde 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramına denk gelmesi bizleri ve turda bulunan diğer 39 kişiyi ayrıca heyecanlandırdı.

Havana’da binalar çok renkli. Trafikteki araçların tamamının eski 1950’li yıllar Amerikan arabaları olduğu önyargısı ise hatalı. Trafikte genellikle Rus Lada başta olmak üzere yeni arabalar seyrediyor. Yine Küba’da resmi taksi yok, “hangi araca elinizi kaldırırsanız taksi odur” denilirken hava limanından itibaren sarı taksileri görmek bizlerin önyargılarını değiştirdi.

Ülke içerisinde yaptığımız şehirlerarası yolculuklarda insanların (yol boyunca yüzlerce, binlerce insan) ellerinde Peso’ları göstererek, seyahat etmek istedikleri istikamete gitmekte olan araçları durdurmaya çalıştıklarını gözlemledik. Aslında bu yaşam biçimi “Bla Bla Car”‘ın henüz endüstrileşmemiş “Paylaşım Ekonomisi” modelini andırıyor.

Diğer taraftan, ev sahiplerimiz ile birlikte aynı evlerde konaklamak “Air BNB”‘i ev paylaşım modeline benziyor.

Kapitalist sistemin en son Paylaşım Ekonomisi trendlerinin fikri yenilikleri acaba Küba kaynaklı mı? diye düşünmedik değil. Hatta biraz daha uzun Küba’da kalsak yapacağımız gözlemlerden inovatif bir paylaşım ekonomisi iş fikri de biz bulur muyuz? diye, aklımızdan geçirdik.

Küba nüfusunun 2/3 e yakını aylık 30 USD’lık bir maaş ile geçiniyormuş. Her 100.000 kişiye düşen doktor ve okul sayısı ile Dünya’da en iyi sıralardalar. Hatta rehberimizin bize verdiği bilgi, eğitimde o kadar başarılılar ki bazı Orta Amerika ülkelerine aldıkları petrol karşılığı, eğitim ihraç ediyorlarmış.

Bununla birlikte turistler için ucuz bir ülke değil.

İki ayrı para birimleri var. CUC (Convertable Peso) ve Peso. CUC’u yabancılar, Peso’yu ise Kübalılar kullanıyorlar. 1 EUR biz orada iken 1.20 CUC değerinde idi ve içtiğimiz en ufak pet su fiyatı 1 CUC’a, TL olarak 4 TL’ne denk geliyordu. Bu arada 1 CUC= 25 Pesoya karşılık geliyordu. Tuvalet ziyaretleri neredeyse tamamı ücretli ve 1 CUC= 4 TL.

Tura birlikte katıldığımız yakınımın ateşinin çıkması ile sağlık hizmetlerini de test etme fırsatımız oldu. Yüksek ateş teşhisi ile yolun karşısındaki Sağlık Ocağı’nda, bir kadın doktor ve bir hemşire orada bulunduğumuz 1-1.5 saatlik sürede hasta ile yakından ilgilendiler. “Tüccar Hastane” kültürüne alışmış bizler için o ateşin karşılığı en az bir şişe serum olmalıydı. (Hep öyle oluyor da). Oysa Kübalı tıpçıların uyguladığı vücut yüksek ateşini soğuk su ve bez ile kısa sürede düşürmesi bizim büyük metropol hastanelerinde alıştığımız (?) tıp anlayışından farklı idi.

İşte bu noktada, sağlık alanında hem varlık hem de yoksunluğu birlikte gördüm. Ateşin seyahat esnasında tekrar yükselme ihtimaline  karşı doktorun yazdığı ve hepsi birbirinin muadili 5 ayrı ilacı iki eczanede de bulamayınca, doktor var ilaç yok hissi yaşadım. Biraz hayal kırıklığı…

Ama bu teşhis sizleri yanıltmasın. Beraber seyahat ettiğimiz 3 kişi Küba turuna tedavi için katılmışlar. Sağlık turizmi bir sektör olmuş. Internet aracılığı ile hastanelerden randevu alınıyor. Ülkemizde olmayan bazı tıbbi tedavi yöntemleri, ilaçlar geliştirmişler. Örneğin, bizim tur grubunda yer alan ileri derecede sedef hastası bir arkadaşımız 3 gün Havana’da hastanede başladığı tedavisine ilişkin 2 yıllık tedavisinin tüm ilaçlarını kutular içinde Ülkeye getirdi. Ülkemizde çare bulunamayan bu hastalığın ilerleyen aşaması Karaciğer kanseriymiş. Sonradan öğrendiğime göre arkadaşımızda ilaçlar işe yaramış.

İlk konuk olduğumuz otel-evde sohbet imkanı bulduğumuz onkoloji hemşiresi, 3 ve 4 grade kanser tedavilerinde olumlu sonuçlar alınan tedavi yöntemlerinin olduğunu. Biraz da turistik olmak ile birlikte dil altına 3 damla şeklide önleyici kanser ilaçlarının da bulunduğunu anlattı. Özellikle genetiğinde kanser bulunan çok sayıda kişinin bu aşılardan kullandıklarını ifade etti.

Peki bu denli kanser tedavisinde gelişmiş ülkede kanser hastalığı var mı? Diye sorduğumuzda özellikle Puro içiminin sıklığı ve yoğunluğundan kaynaklandığını düşündükleri yaygın kanser hastalığı bulunduğunu ifade etti.

Bazı temel ihtiyaç maddelerine ilişkin de yoksunluk vardı. Örneğin kaldığımız otel evlerde ve hemen hiçbir umumi tuvalette sabun yoktu. Tur organizatörümüz bizleri önden bilgilendirdiği için yanımızda bolca ıslak mendil ve kişisel kullanım için sabun, şampuan götürmüştük.

Sokakta oynayan bir sürü çocuk 1970’lerin ikinci yarısı ve 1980’lerin başlarındaki Türkiye mahalle kültürüne çok benziyor.

   

Ortalıkta çok polis gözükmese de, bunca yoksunluk ortada iken suç ve turiste dönük güvenlik konusunda kendimizi çok güvende hissettik. Ki bu anlamda tur organizatörümüzün verdiği ön bilgi de aynı yönde idi.

Bir tek kısa dipnot. Özellikle Havana’da, “Yakınlarda büyük bir müzik festivali var. Küba’nın meşhur müzik grupları çalıyor. Üstelik ücretsiz,” şeklinde tanıtım yapan kadın ve erkekler sizi hiç de temiz olmayan bir lokale götürüp, iki kat fiyat ile içecek almanızı ve tanınmamış bir müzik grubunun yaptığı, Küba için sıradan bir müziği dinlemenize yol açabilir. (Bizim grubun serbest günde tecrübe ettiği şekilde)

Anladığım kadarı ile Kasım, Aralık ve Ocak ayları dışında hava hep aynı sıcaklıkta. Çok çalışan klimalı lokallerdeki klima kaynaklı soğuklar dışında gece gündüz bir tişört yeterli.

Yedi gece konakladığımız Küba’da, en güzel müziği ve dansı, Trinidad’da eski şehirde, halka açık merdivenlere kurulan sahnede, gün boyunca çalan farklı müzik grupları ve onlara muhteşem salsa dansları ile eşlik eden açık hava konserlerinde gördük. Dans edenlerin bir kısmı acaba oradaki tesislerin maaşlı elemanları mıydı? bilmiyorum. Çünkü sürekli aynı muhteşem dansçıları, izleyen günlerde de dans ederken izleme fırsatımız oldu.

İşte burası hem evlerin güzelliği, çiçekler, müzik, yine aynı rom ile yapılmış buzlu Daiquiri kokteylleri ile umduğumuz ve hatta umduğumuzdan güzel Küba idi.

İnsanlar sıcak, konuşkan, içten. İçtenlikleri, samimiyetleri ile  sanki 30 yıl önceki Türkiye’den insan manzaraları.

Küba deyince Fidel, Raul, Che gibi önemli karakterler hemen gözümüze geliyor. Bize anlatılan; Fidel Castro kendisinin ikonlaştırılmasını istememiş. Ancak, sokak resimlerinde, okullarda, tişörtlerde, şapkalarda ve pek çok başka yerde Che’nin ikon haline gelmiş fotoğrafını görmek mümkün.

41 kişilik grupta, eşim ve ben sanıyorum yaş ortalamasını düşürüyorduk. 51-52 li yaşlarımızla grup yaş ortalamasını siz düşünün…

Üzerinden günler geçtikçe Ülkenin yoksunluğuna ilişkin bende ki intibaların azaldığını hatta kaybolduğunu,

Çok renklilik, insanlarındaki samimiyet ve içtenlik, tropikal meyveler, bitki örtüsü, alışmadığımız farklı doğallık, içmedim ama yaşatılan puro kültürü, Rom kaynaklı kokteylleri ve bir dolu başka pozitif duygu ile iyi ki Küba’yı ziyaret etmişim diye düşünüyor ve ziyaret etmenizi öneriyorum.

(*) Havana da konakladığımız Casa ve ev sahipleri süperdi. Doğrudan temas etmek isteyenler için kartları aşağıdadır.

“Küba: Renkli, İçten, Yoksun” için 4 yanıt

    1. Günaydın Yaşar Bey,

      Teşekkür ederim. Vesile ile sizden haber aldım. Pazartesi sabahı hoş oldu.

      Selamlar, sevgiler

      Ertugrul

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir