Yaklaşık 3 aydır evde bir heyecan vardı. BAL (Bornova Anadolu Lisesi) mezuniyetinin 30. Yıl dönümü kutlaması Seferihisar da yapılacak ve 180 mezun ile eşlerinden/çocuklarından oluşan 280 kişilik bir katılım ile insanlar bir araya gelecekti.
Mezun olan eşim. Benim de 30. Yılım ancak biz bu tarz organizasyonlar yapmıyoruz. 🙁
…
Toplantıya gittik. İlk gün bir masa etrafında oturanlar otele her yeni gelene önce kendilerini tanıttılar, sonra karşılıklı çığlıklar eşliğinde sarıldılar.
Tören benim olmayınca bana da 30 yıl sonra bir araya gelen insanları gözlemlemek kaldı.
Erkeklerde göbek ve kellik, kadınlarda ise kilo ve saç renklerindeki farklılıklar insanların ilk etapta bir birlerini tanımalarını engellese de sanıyorum gözler, hafızanın derinliklerinden önce yüzleri ve daha sonra o kişiyle ilgili algıları ortaya çıkartıyordu. İsimler ise gene de hatırlatılmaya muhtaçtı.
Benzer yaşlar, benzer ekonomik seviyeler 30 yıl sonra benzer sonuçları da beraberinde getirmişti. 15-22 yaş arasında çocuklar, bir birine benzer ekonomik kazanımlar vb. gibi. Ve de bu 30 yılda aralarından erken ayrılanlara dönük hüzün…
Nedense bana insanlar hazır “benchmark” bulmuşken kendi fiziki kondisyonlarını diğerleri ile karşılaştırıyormuş gibi geldi. Ben daha inceyim, daha çok saçım var, kilom daha iyi, gibi. Ya da saçlarım daha beyaz, göbeğim biraz fazla, yüzüm daha yıpranmış gibi.
Elbette aralarda okulda çok silik olduğu düşünülen insanların şimdilerde kariyerde parlaması, atletik ve yakışıklı olanların kel ve göbekli olması veya geçmişte kilolu diye anılan kimilerinin gayet fit hale gelmesi gibi geçmişe tezat konuşmalar da yapılıyordu.
…
Benim gençlik yıllarımda 12 Eylül sonrası yanlış dönemde üniversite öğrencisi olmamızın depolitizasyonuna tam ters, olabildiğince politik, Dünya ve Türkiye sorunları ile ilgili bir, takip eden bir nesil vardı. Bu ülkenin okumuş insanlarının günümüzde yaşananlara gösterdikleri hassasiyet şeklinde de tanımlanabilir.
Kısaca, 30 Kocaman yılın “Dün Gibi Geçtiğini” hissettiğimiz bir toplantı oldu.