Sigorta Sektöründe; reasürans anlaşmaları genellikle EUR cinsinden yapılırken, dövizli poliçeler ve bunlara ait oluşan/muallak hasarlar ise USD cinsinden gerçekleşmekte ve muhasebeleştirilmektedir.
Bu iki temel gelir-gider kalemi dışında ciddi rakam tutabilecek dövizli işlemler ise; IT Hardware ve Software projelerinden kaynaklanan rakamlar ile şirketin yabancı para mevduat ve birikimleri’nin pozisyonlarından oluşur.
Kurların hızlı ve ciddi dalgalandığı dönemlerde varlık ve yükümlülüklerdeki farklı kur dengeleri, sigorta şirketlerinin mali tablolarında artı-eksi dalgalanmalar oluşturmaktadır.
Türkiye’de reasürans anlaşmaları genellikle Avrupa kökenli şirketler aracılığı ile yapıldığından, kullanılan kur EUR dur.
Geçmişten gelen bir müşteri alışkanlığı olduğunu düşündüğüm nedenlerlede, dövizli poliçeler genellikle USD cinsinden düzenlenir. Doğal olarak bu poliçelere vuran hasarlar da USD endekslidir.
…
Şirketlerin mali tablolarının dengesini sağlamak, dalgalanmalardan ani ve beklenmedik şekilde etkilenmemeleri için, döviz pozisyonlarını sürekli olarak izlemeleri ve dövizli varlık ve yükümlülük tutarlarını belirli bir dengede tutmaları gerekir ki, bu yapılıyordur.
Benim önerim, Türkiye de ve Dünya da faaliyet gösteren en büyük reasürörlerin Avrupa kökenli olmalarından dolayı reasürans kurunun EUR cinsinden belirlenmesi uygulamasından vaz geçilemeyeceğine göre; Yabancı Para pozisyonunu aynı para cinsinden tutabilmek amacıyla, müşterilerin ikna edilerek yabancı para cinsinden poliçelerin de EUR cinsinden belirlenmesi hususunda; sektörün (hem şirketler, hem aracılar) birlikte hareket ederek, müşterileri ikna etmeleri yönündedir.
Aksi takdirde, böylesi global ekonomik dalgalanmalarda, 1 hafta önce 1 EUR = 1.44 USD paritesi 1 günde 1 EUR = 1.33 USD ne geldiğinde Mali Tablolardaki dalgalanmalardan kurtulunulamaz.
Alternatif olarak USD vs Euro parite hedge’i düşünülebilir. Ancak bunun için etkin bir nakit yönetimi sistemine ihtiyaç var.