2008 yılında ABD’de Morgage Sisteminin çökmesi ile başlayan ekonomik krizde; yavaşlayan ekonomisini tekrar canlandırmak üzere, ABD Merkez Bankası tarafından uzun zaman piyasaya para sürülmüş, faizi düşük tutulmuş ve bu nedenle ABD Dolar’ı başta EUR olmak üzere diğer para birimlerine göre değer kaybetmişti.
Açıklanan veriler gösteriyor ki; alınan tedbirler işe yaramış. Önce piyasaya sıcak para sürülmesi uygulaması sona erdi. Şimdi de Haziran veya Eylül 2015 içinde ABD’de faiz artışı yapılması bekleniyor.
Bütün bu gelişmelerin bir sonucu olarak da; 1 EUR’nun 1.42 USD’ye eşit olduğu dönemlerden, 1 EUR’nun 1.08 USD’ye eşit olduğu bugünlere geldik.
…
Tamam da, bugünlerde herkesin konuştuğu bu konuyu neden anlatıyorum?
Sigorta Sektörü’nde Senelik Reasürans anlaşmaları ağırlıklı olarak Avrupalı Reasürörler ile ve EUR cinsinden yapılırken; ilginç bir geleneğin devamı olarak Yurt İçinde yerleşik sigortalanabilir değerler için yapılan dövizli poliçeler USD cinsinden yapılıyor. Primleri USD cinsinden alınır, daha da önemlisi hasarlar USD cinsinden ödenir.
Son gelişmeler ciddi bir parite riskini de ortaya çıkarıyor.
Örnek: Diyelim ki 30 mio EUR’luk bir XL (Hasar Fazlası) tretesi ile risklerinizi koruyorsunuz. Türkiye’de yerleşik bir büyük sanayi kurumuna da 40 mio USD teminatlı bir poliçe sattınız.
Tesisi tamamen etkileyecek büyük bir hasar oldu. Eksper raporunu yazdı. Hasar pertotal ve 40 mio USD.
Geçmişte (1 EUR = 1.42 USD iken) bu tutarın tamamını 30 mio EUR’luk (42.6 mio USD) XL tretenizden isteyebiliyordunuz.
Şimdi ise alabileceğiniz azami tutar (1 EUR = 1.08 USD paritesinden) 32.4 mio USD.
Kalan 7.6 mio USD ne olacak?
Doğrudan şirket bünyesinden ödenecek ve tamamen zarar yazacak. Böyle bir rakam da bünyeden karşılamak için (ölçekleri düşündüğümde) yüksek kalır.
Geçmişte farklı gelişmeler için Türkiye’de Döviz cinsinden sigortalanacak değerler için de EUR’nun baz alınmasına dönük yazılarım olmuştu. (Örnek) Şimdi tekrar uyarıyorum.
Aman parite riskine dikkat!