Nuri- Gururlu Adam

2004 Mart’ından 2005 Mart ayına kadar bizzat işin içinde ve bu tarihten 2006 Eylül ayına kadar da uzaktan bir cafe işlettim. Katpatuka Cafe&Bistro.

O tarihe kadar Ürgüp’te sadece iki pastane vardı ve cafe ile ilk defa tanışıldı. Espresso ile Cappucino ile Amerikano ile…(Katpatuka: “Güzel Atlar Ülkesi” anlamına gelen Kapadokya’nın ilk isimlerinden.)

Küçük bir yerde işletmecilik yapmanın en zor tarafı da kalifiye eleman bulmaktır. Birkaç arkadaşla denemelerden sonra, Nuri ile tanıştık.

23 yaşında askerliğini komando olarak yapmış, gururlu bir adam…

Cafe’nin her şeyini yönetirdi. Mutfağından temizliğine, alış-verişinden aşçılığına, süper adam.

Birlikte çalıştığımız dönemin ardından İstanbul’a geri dönmem gerektiğinde, gözüm hiç arkada kalmadı.

O’nun işletmeciliğinde benim için günün en hoş zamanı, her akşam saat 24:00 civarında gelen, “abi, bugün ciro 1.000 TL” veya “abi bugün kafede Edip Akbayram misafirimiz di.” tarzı sms mesajlarıydı.

Fanatik Fenerbahçeliydi Nuri.

Hedeflerle çalışmaya alışıktım. Bu kez cafe için belirlediğimiz hedef daha değişikti. Önümüzdeki 3 aylık ciro, şu rakama çıkar ise; İstanbul’da Fenerbahçe maçına gidiş geliş ve konaklama ve de hedef belirlenen rakamın belirli bir yüzdesini aşarsa uçakla gidiş geliş, ödülü gibi.

O tarihe kadar İstanbul’u görmemiş Nuri, çok maça geldi gitti. O ana kadar uçakla seyahat etmemiş Nuri, uçaklara bindi geldi maç seyretti döndü Ürgüp’e…Yani neredeyse belirlenen tüm hedefleri Fenerbahçe aşkına tutturuyordu.

Tabi, ben de mutluydum çünkü her senenin sonunda küçük işletmemden gelen toplu kazançlar vardı.

Haftada bir iki defa da konuşurduk Nuri ile.

Bir gün, “abi ben bu akşam kız istemeye gidiyorum” dedi. Kardeşim evlenecek kadar sevindim.

Ertesi gün, “abi bugün nişan var” dedi. Ürgüp’te Nuri’ye güzel bir düğün yaparız diye düşündüm.

Ama bir sonraki gün “abi bugün nikah kıyıyoruz” diyince, bu kadar hızlı gelişime şok oldum.

Nuri, Hollanda da yaşayan bir Türk kızı ile tanışmış ve Hollanda göçmenlik mevzuatı gereği işlemler uzun sürdüğünden nikah kıymakta acele etmişler…

Nuri olmadan Katpatuka Cafe’nin varlığının, işlemesinin benim için bir anlamı kalmamıştı. Ben de çok kısa süre sonra Cafe’yi devrettim.

Nuri Hollanda’ya yerleşti. 3-4 ay önce konuştuk, çok mutlu değildi. Ama 2 yaşında oğlu ile oynuyorlardı…

Neler Öğrendik?

Uzun bir süre yabancı şirketlerde çalışmanın bana kazandırdığı tecrübelerden bir tanesi de, her projeden sonra Neler Öğrendik? toplantısı yapmanın gerekliliğidir.

Batılı iş yapış tarzı; her projeye ilişkin uzun ve detaylı bir ön hazırlık ve planlama yapılması ve sonrasında projenin hayata geçirilmesidir.

Genel olarak ülkemizdeki iş yapış şekli ise: Projenin bir an önce başlatılması ve yolda karşılaşılacak sorunlara o anda çözümler üretmek, şeklinde özetlenebilir.

Ne şekilde iş yapış tarzına sahip olunulursa olunsun, başarı veya başarısızlıkla sonuçlanan bir projeyi tamamladıktan sonra mutlaka bu projeden Neler Öğrendik? toplantısı yapılmasını öneriyorum.

Neler Öğrendik? Toplantısı: Söz konusu projeye katılanların bir araya gelerek;  projeyi başarıya veya başarısızlığa taşıyan maddelerin sıralanıp, ilgili taraflarla paylaşılması ve gerektiğinde dönüp yeniden bakılabilmesi için, muhafaza altına alınmasıdır.

Böylece şirketin, benzer projelerde ne yapması veya ne yapmaması gerekiğine dair bir referans kaynağı oluşacaktır.

Proje katılımcılarınca ve henüz projeye ait bilgiler “sıcakken” yapılacak bu toplantı, belki basit gelebilir veya katılımcıları için anlamsız gelebilir. Ancak; çıktılar hem katılımcılar hem de üst yönetimler için, sonraki projelerde hataların tekrarlanmaması veya daha iyi bir başlangıç yapılarak zaman kazanılması açılarından çok değerlidir.

Toplantıda Neler Öğrendik? sorusuna verilen yanıtların, toplantı notu şeklinde çoğaltılması, ilgili taraflarla paylaşılması ve daha sonra şirket içerisinde, başka projeye başlayacakların kolayca erişebileceği şekilde muhafaza edilmesi gerekmektedir.

Ödül-Ceza ve Kurum İçi Adalet

Ödüllendirme sistemleri kadar cezalandırma mekanizmaları da çalışanlarda,  kuruma ilişkin “bir adalet algısı” oluşmasını sağlar.

Başarılı performansın ödüllendirilmesi ekibe olumlu motivasyon verecektir.

Aynı şekilde, başarısız performansın ödüllendirilmemesi ve hatta daha önce yayınlanmış kriterler çerçevesinde, müeyyideye tabi tutulması da ekibe olumlu motivasyon olarak dönecektir.

Örnek: İş performansı kötü çalışanın, zam alamaması, aynı oranda zam alamaması ve gerekiyorsa şirketten ayrılmaya zorlanması vb. gibi.

Tam tersine, kötü performansın herhangi bir müeyyide ile karşılaşmaması yüksek performanslı çalışanlara kötü örnek teşkil edecek ve performanslarının düşmesine yol açacaktır.

Elbette, kurum içerisinde performansın olabildiğince objektif ölçüm teknikleri ile ölçümlenmesi sistemlerinin kurulu olması gereklidir. Bu tür sistemlerin varlığı ve etkin uygulanması;  kurum içi adalet duygusunun yaygınlaşmasına yardımcı olacaktır.

 …

Çalışanların iş performansları başarılı olduğu halde, tamamen yönetme-yönetememe sorunları nedeniyle müeyyideye tabi tutulması ise kurum içi adalet duygusunu zedeleyecektir.

O kurumda ödül ve ceza mekanizmasının, “performans dışı ve de belirsiz (subjektif) kriterlerle” işletilebileceği inancının yaygınlaşmasına yol açacaktır. Çalışanları, performansları ne kadar iyi olursa olsun, “bir gün sıranın kendisine de gelebileceği” inancına yönlendirecektir. Ve kuruma güvensizliğe itecektir.

Böyle bir güvensizlik kurumun iş performansını olumsuz etkileyecektir.

 …

Kurumları, çalışanlar başarılı veya başarısız kılarlar. Benim görüşüm; kurumun ilişkide olduğu taraflar (sermayedar, çalışanlar, sosyal çevre, vb. gibi) içerisinde, yönetimin en fazla çaba harcaması gereken taraf çalışanlardır. Onların performansı şirketin  ve de yönetimin performansını şekillendirecektir.

Kurum içi adalet duygusu bir kez yıkılırsa, tekrar toparlamanın zaman ve para maliyeti çok yüksektir.

Kasko + Trafik Üretiminin Toplam İçinde Payı Azalıyor

TSRSB tarafından yayınlanan Kasım 2011 prim üretimleri tablosundan hareket ederek, Hayat Dışı şirketlerin kasko ve trafik üretimlerini topladım.

Kasko + Trafik üretim toplamlarının Pazar paylarını, bir önceki sene ile karşılaştırmalı çıkarttım.

-Hayat Dışı Sigortacılık Sektörünün, Kasım 2011 sonu itibari ile tüm branşlar prim büyüme rakamı %21.49 iken, Kasko + Trafik büyüme rakamı %19.65 olarak gerçekleşmiş.

Ayrıca; kasko + trafik üretim toplamlarının, şirketlerin aynı dönemdeki prim üretim rakamlarına oranlarını çıkartıp, bir önceki seneye göre farklarını buldum.

-Sektör genelinde kasko + trafik üretiminin toplam içerisindeki payı Kasım 2010 da %47.7 iken; Kasım 2011 de %46.9 a düşmüş.

-İlk dörtte yer alan şirketlerin ise kasko + trafik üretim artışı, sektör ortalamasından (%19.65) 2 ve hatta 3 kat fazla gerçekleşmiş.

 

Hasar Performans Yonetimi – (Konuk Yazar Eray Kangal)

Hayat dışı sigorta şirketlerinde, hasar ödemeleri toplam ödemelerin yaklaşık üçte ikisini oluşturmaktadır. Katastrofik felaketlerin olup, olmamasına bağlı olarak bu oran artabilir ya da azalabilir. Ancak, her halükarda sektördeki en büyük ve önemli ödeme kalemini hasar ödemeleri oluşturuyor.

Yine hasar hizmeti, sigorta şirketleri açısından çoğu zaman müşteri ilişkisini yönetebilecekleri belki de tek nokta olduğu için müşteri memnuniyetini ve buna bağlı olarak müşteri bağlılığını sağlayabilecekleri en önemli servislerden birisi olarak gösterilebilir. Bu yönden bakıldığında, hasar yönetimine teknik olduğu kadar analitik bir açıdan da yaklaşmak gerektiği ve performans yönetimi ve takibine yeteri kadar mesai ayırılması gerektiği çok açık.

Performans yönetimi: Tek tek çalışanların performansının takibi ve yönetiminden, şirketin toplam hasar performansının yönetimine kadar detaylandırılabilecek çok geniş bir konu. Üzerinde çok fazla düşünmeden, yüzden fazla metrik sayılabilir. Bunların her birini branşlara, belki bölge ve dağıtım kanallarına, hatta aylara uygulayacak olursak birden bire binlerce, hatta on binlerce rakamla karşı karşıya kalabiliriz.

Bu yazıda, bu tür tuzaklara düşmeden ve kendi bakış açımla hasar performans yönetiminde nelere dikkat edilebileceğine kısaca değinmeye çalışacağım.

Hasar metriklerine geçmeden önce, hasar datasının nasıl sınıflandırılması gerektiği üzerinde biraz düşünmek lazım. En önemli ayrım, takvim yılı datası ile raporlama yılı datası arasında yapılmalı.

-Takvim yılı bazlı data üzerinden yapılan analizler, ilgili dönem içinde (ve ne zaman ihbar edildiğine bakılmaksızın) üzerinde işlem yapılan bütün hasarlar dikkate alınarak yapılır.

-Raporlama yılı datası ise sadece ilgili dönem içinde ihbar edilen hasarların gelişimini analiz eder.

Her iki raporlama bazının diğerine göre avantajları ve dezavantajları olması nedeniyle, analizin amacına göre her iki data da kullanılabilir.

Bir başka ayrım ise, hasarın yönetilme şekline göre yapılabilir. Bu noktada, hasarın niteliğine göre farklı prosedürlere tabi tutulacağı genel kabulünden hareket ederek, Basit / Kompleks hasar ayrımı yapabiliriz.

Bu ayırımlar branşlar bazında tutar bazlı veya hasarın oluş nedenine göre vb. gibi farklı şekillerde yapılabilir. Bu ayırımın sebebi, farklı yaklaşım ve prosedürlerle proses edilen hasarların birbirlerinin rasyolarını negatif/pozitif yönde etkileme riskini ortadan kaldırmak ve daha net bir görüntü elde edebilmektir.

Bir başka önemli konu ise; hasar dosyalarının durumunun tayini. “Bir hasarın ihbarından, bütün prosesin tamamlanarak dosyanın kapatılmasına kadar geçen süreyi” dosyanın yaşam döngüsü olarak düşünecek olursak, bu süre içindeki her hangi bir anda, dosyanın durumu için sayısız farklı statüler atanabilir (yeni dosya, evrak bekliyor, otorizasyonda, vb. gibi).

Ancak, dosya durumları karmaşıklaştıkça yapılacak analizler de anlamsız hale gelebilir. Bu sebeple, hasar dosyalarının statülerinin 4 ana grupta tutulması gerektiğini düşünüyorum (Diğer her türlü statü için farklı alt statüler tanımlanabilir): Açık, Kapalı, Yeniden Açık, Yeniden Kapalı. Bunun önemini biraz aşağıda açıklıyor olacağım.

Sigorta şirketlerinin hasar stratejileri en temelinde iki ana konu üzerinde yoğunlaşır: verimlilik artışı ve maliyet kontrolü.

Verimlilik, hem hasar departmanlarının ne kadar verimli iş yaptıklarını ölçer, hem de hizmet seviyesini yansıtması sebebiyle doğrudan müşteri memnuniyetini etkileyen unsurlar içerir.

En önemli verimlilik metrikleri arasında kapama rasyosu, ortalama dosya kapama süresi, ortalama ödeme süresi ve yeniden açılma rasyosu sayılabilir. Görüleceği üzere, bu metrikler aslında birbirleriyle çok yakından ilişkili ve her hangi birindeki performans diğerlerini de yakından etkilemekte.

Örneğin: Kapama rasyosunun yüksek olması, ayni zamanda hasarların hızlı bir şekilde ödendiğini veya kapatılabildiğini gösterir. Yüksek bir yeniden açılma rasyosu ise, hasar dosyalarının tüm işlemler bitirilmeden, yani verimsiz bir şekilde proses edildikten sonra kapatıldığını gösteren bir metriktir.

Çok önemsenmeyen, ancak çok önemli bir gösterge de, yeniden açılma rasyosudur. Ödenerek veya ödenmeden (örneğin red veya talepsizlik nedeniyle) kapatılan bir hasar dosyası, belirli bir süre içinde bir çok farklı sebeple yeniden açılabilir. Bazı durumlarda sigorta şirketi ile ilgili olmayan bir sebeple, örneğin yeni bir fatura veya evrak veya dava açılması gibi sebeplerle açılabileceği gibi, bir çok durumda prosesin doğru işlememesi nedeniyle kapatılan dosyalar yeniden açılabilmektedir.

Bunlar içinde en sık rastlananlar: KDV, eksper ücreti gibi ücretlerin tazminat ödemesi esnasında talep edilmemesi nedeniyle dosyalar kapatılmakta, bir süre sonra bu tarz bir talebin gelmesi ise dosya açma-ödeme-kapama operasyonunun tekrar edilmesine yol açabilmektedir.

Yüksek verimlilik, aynı anda yüksek müşteri memnuniyeti olduğunu göstermelidir. Bu nedenle, sürekli ve düzenli olarak müşteri memnuniyeti ölçülmeli, müşterilerin hasar hizmetine ilişkin verdikleri geribildirimler ciddiyetle analiz edilmelidir. Memnuniyet anketinde yüksek puan veren bir müşterinin, bu puanı olması gereken hizmeti alması karşılığı verdiği öngörülür. Bununla birlikte, düşük puan veren müşteriler, çok büyük bir oranda prosesteki aksayan bazı noktalarla karşılaşmıştır ve bu memnuniyetsizliklerini büyük bir hızla çevrelerine de yaymaktadırlar.

Alınan geribildirimlerdeki yorumlar dikkatle incelendiğinde, proseste aksayan noktaların ve de müşterilerin bunlara ilişkin beklentisinin ne olduğu açıklıkla ortaya çıkacaktır.

Bu nedenle, memnuniyet anketi sonuçları tutarlı olarak takip edilmeli ve bir hasar performans metriği olarak kullanılmalıdır.

Maliyet kontrolü, daha doğrusu maliyetlerin takibi ise biraz daha basit olmakla birlikte daha tehlikeli bir konudur. Çıkan sonuçların dikkatle analiz edilmeden kararlar alınması, çoğu zaman alınan kararların uzun vadede beklenen etkiyi doğurmaması, hatta ters yönde etki yaratması ile sonuçlanabilir.

Ortalama dosya maliyeti (kapanan ve tüm dosyalar için), ortalama ödeme tutarları, ortalama masraf ödemeleri, rücu/sovtaj oranları, “fraud” tasarruf oranları, tedarikçilerle yapılan özel anlaşmaların sağladığı fayda vs. gibi pek çok metrik maliyetlerin kontrolüne ilişkin performans kriterleri olarak izlenebilir.

Daha önce belirttiğim gibi, önemli olan hasarların doğru sınıflandırılması ve yapılacak analizlerde doğru karşılaştırmaların yapılabilmesidir. İki dönem arasında şirketin portföy veya müşteri yapısında önemli farklılıklar oluşmuşsa, ya da düşük frekanslı bir branşta iki dönemden birinde büyük hasarlar var, diğerinde yok ise, yapılacak karşılaştırmalar çok sağlıklı olmayacak, bunlara dayanarak alınabilecek kararlar istenen sonuçları doğurmaktan uzak olacaktır.

“Sigorta Direkt” Türkiye ye Geliyor mu?

Gelişmiş ekonomilerde 2000 li yılların başından itibaren, sigorta şirketleri, maliyet avantajı yaratması isteği ile internet üzerinden kurdukları web sayfaları aracılığıyla “Direkt”  Satış’lara başladı.

Belirli bir dönem sonunda bu dağıtım kanalı çok hızlı büyüdü ve büyüyen pazardan daha fazla pay kapma yarışı başladı.

İlk ortaya çıkışında aracı komisyonu ödenmeyecek olmasından dolayı, sigorta şirketlerine özellikle zararlı branşlarda karlılık avantajı sağlanması hedeflenirken, bir sonraki stepte aracı komisyonunun poliçe prim tutarından indirilerek müşteriye sunulması yöntemine geçildi ve son aşamada da indirim tutarları aracı komisyonu tutarlarından da fazla gerçekleştirildi.

Bir de pazardan daha fazla pay alma telaşı ile gerçekleştirilen yüksek pazarlama harcamaları eklenince şirketler için kar’ı maksimize etmek için çıkılan yol, zararı maksimize eder hale geldi.

Trend’e baktığımızda 2 konu direkt satışların hızını kesti ve hatta bazı grupların direkt satıştan çıkması sonucunu doğurdu.

1- Birden fazla sigorta şirketinin ürünlerini karşılaştırmalı olarak sunan şirketlerin ortaya çıkması.

Sigorta şirketleri fiyatlama yaparlarken kendi istatistiklerinden faydalanırlar. X marka aracın portföyde kaç adet olduğuna bakılır, yıllara göre ne kadar prim yazılmış ne kadar hasar ödenmiş istatistiklerinden yola çıkılır ve üstüne müşterinin demografik istatistikleri eklenir ve nihai fiyatlama yapılır. Her sigorta şirketinin istatistikleri gerek prim ve gerek hasar olarak birbirinden farklıdır. Bu hesaplama yöntemindendir ki; aslında ucuz sigorta şirketi yoktur. Araç ve müşteriye göre ucuz poliçe vardır.

Bu nedenle direk satışlar yerine karşılaştırma sitelerinde insanlar kendilerine en uygun (İyi markaların daha hesaplı ürünlerini)  poliçeyi daha rahat bulur oldular. Ki bu süreç sadece sigortacılıkta değil perakendenin her alanında hızla yayıldı.

2- Aracı komisyonundan maliyet avantajı sağlanmak istenirken, rekabetten bu komisyonun da üstünde indirimli fiyatlamalar ve tanıtım giderleri ile zarar ortaya çıktı.

Çok sayıda Grup da bu alandan geri çekilmeyi tercih etti…

Önceki yazılarımda da üzerinde durduğum üzere; Türkiye de sigorta sektörü prim hacminin, önümüzdeki 10 yıllık dönemde 3’e katlanması bekleniyor.

Bireysel müşteriye ulaşma trendleri değişti, hızla değişiyor ve sektörün geleceği de “daha fazla bireysel müşteriye ulaşma” stratejisi üstüne kurgulu.

 Bir taraftan da kar-zarar arasında gidip gelen motor branşı sonuçları var. Öncelikle aracıların komisyonlarından tasarrufla bu rakamları kar’a döndürmek ve aynı zamanda daha fazla bireysel müşteriye ulaşmak amacıyla, Sigorta Direkt satış kanallarının oluşumuna, bu konuda yurt dışı tecrübeleri olan grupların yakın zamanda başlayacağını düşünüyorum.

Bakalım yeni yılda sektördeki yeniliklerden bir tanesi “Direkt Satışlar” olacak mı?

www.sigortadukkanim.com 2.5 Aylık Değerlendirme

www.sigortadukkanim.com u Türkiye de internet sektöründeki “büyüme heyecan’ı” ve sigortacılık sektöründe bireysel müşteriye daha fazla ulaşabilme beklentisi üzerine, 20.Nisan 2011 de  kurduk.

13 Ekim 2011 tarihinden itibaren de sitemizi hayata geçirdik.

2.5 aylık döneme ilişkin verileri sizlerle paylaşmak istedim.

-29.12.2011 tarihine kadar sitemiz 146.454 defa ziyaret edildi. 118.823 tekil kişi 665.544 defa sayfalarımızı gezdi.

-Yeni bir şirket olmasına karşın Alexa tarafından Türkiye de faaliyet gösteren internet siteleri içerisinde sıralamada 2.427. sıraya yükseldi ve gün ve gün sıralama yukarıya çıkıyor.

-Günlük ziyaret adedimiz 3.000 lere ulaştı ve her gün artıyor.

-Bu arada 9.464 adet sigorta teklifi üretildi. İnsanlar on-line sigorta almaya da alıştılar günlük satış adetleri 15 e ulaştı.

-Sigorta şirketlerinin futbol klupleri ile yaptıkları işbirliklerinde, şirket ürünlerinin futbol taraftarlarına en etkin ulaşma yollarından bir tanesi olduk.

-2.5 aylık dönemde Türkiye’nin önde gelen şirketlerinden Turkcell ile işbirliğine gittik ve  İşte Kazan programında yer alan müşterilerin daha uygun şartlar ile sigorta poliçesi satın almalarına imkan verdik.

-Türkiye de bir ilke imza atıp, DASK poliçesini altyapıları uygun 3 şirket ile on-line satın alınabildiği tek kanal olduk.

-Hareketli radyo cıngıllarımız ile sigorta iletişimine de yeni bir renk kattığımızı düşünüyoruz.

-“Ucuz Sigorta Şirketi yoktur, müşteri ve araca göre daha ucuz poliçe vardır” şiarından hareketle, 20 sigorta şirketi ile bireysel müşterilere daha hızlı ulaşma imkanı sağladık.

-Müşterilerin sigorta bilincinin artmasına ciddi katkı sağladık. Çünkü müşteriler teknik olmayan bir dil ile ürünleri karşılaştırıyor, teminatlara bakıyor, markaları inceliyor, hasarda ne yapması gerektiğini görebiliyor, araç değerlerini buluyor ve sigortacılıkta daha pek çok alanda referans olarak sitemizi ziyaret ediyorlar.

-Yeni yıl için heyecanımız, bu sonuçlara bakınca daha da arttı.

Kendimize rengarenk bir logo seçtik.

2012 yılında en az bizim logomuzdaki renkler kadar rengarenk bir yılı, tüm müşterilerimize ve iş ortaklarımıza diliyoruz.

Dikkat! Büyümek te Lazım

 

Ekim sonu TSRSB rakamları açıklandı. Buna göre, Türkiye de Hayat Dışı Sigortacılık %21.48 büyüyor.

Tabloyu biraz da farklı gözle değerlendirdiğimizde; geçen sene aynı döneme göre sektör mutlak değer olarak, yaklaşık 2 milyar TL büyümüş. Bu büyümenin de %39’luk kısmını sektörün ilk 2 oyuncusu gerçekleştirmiş.

İlk 2 oyuncunun her birisinin bu dönemde yazdığı yeni iş ilk 10 dan sonraki şirketlerin, aynı dönemdeki toplam üretiminden daha fazla olmuş.

Mutlak değer olarak da büyüme rakamının %50 sini ilk 11 deki şirketler yapmış.

Sektörün genellikle odaklandığı nokta karlılık iken, büyüme rakamlarına da odaklanmak gerekliliği bu tabloda çok açık ortaya çıkıyor.

 

On-line Sigorta Alın

Sigorta Sektörü, Türkiye deki  pek çok diğer sektörden daha fazla regülasyona tabidir. Sigorta Sektörü’nde yer alan oyuncular (şirket, aracılar, eksperler vb. gibi) başta Hazine Müsteşarlığı olmak üzere ilgili kurumlar tarafından düzenli olarak, raporlar üzerinden ve de gerektiğinde fiziken denetlenmektedir.

Sigorta poliçeleri kıymetli evrak değildir. (Nakliyatta kullanılan bazı sigorta poliçeleri kapsam dışında tutulabilir.)

Üstelik Sigorta Şirketleri ile müşteriler arasında yaşanabilecek uzlaşmazlıklarda pek çok destek kurum bulunmaktadır.  Sigorta Tahkim mekanizması çalışmaktadır ve de her türlü dava başvurusu hakkı bulunmaktadır.

Bir sigorta poliçesinde belirtilmiş sigorta teminatlarının korumasının başlaması için; poliçenin ilgili sigorta şirketinin kayıtlarında oluşmuş olması (hangi yasal aracı aracılığı ile satılmış olursa olsun) ve poliçe (sözleşme) üzerinde belirtilen ödeme alternatifine göre peşinat veya ilk taksitin ödenmiş olması, yeterlidir.

Yasal aracılar (Acente, Broker, Banka) veya sigorta şirketlerinin web sayfalarından direkt poliçe satın alan müşteri, poliçesinin kaydının oluştuğu bilgisi ve peşinat veya taksidinin yattığına dair bilgiyi aldığı andan itibaren, poliçede yer alan teminatlarının başladığını kabul edebilir. Satın alınan Poliçenin fiziken (basılı olarak) teslim alınmamış olması veya sistemden alınıyorsa çıktı alınmamış olması da önemli değildir. Önemli olan sigorta şirketi sisteminde bu poliçenin yaratılmış olmasıdır.

Konuyu en güzel açıklayacak örnek. Trafik poliçeleri olabilir. Poliçeyi, örneğin sigortadukkanim.com dan satın aldınız. İşlemler sırasında kredi kartından peşin veya şirket ile anlaşılan vadede ilk taksidi ödediniz. Elinizde fiziken poliçe olmasa dahi trafiğe çıktığınızda, TRAMER ile Emniyet Genel Müdürlüğü arasındaki sistemin otomatik olarak çalışması neticesinde artık Trafik Polisleri ekranlarından o plakaya ait trafik poliçesinin varlığını izleyebilmekteler.

Hal böyle iken, online Bankacılık işlemleri çok yaygın olarak kullanılabiliyorken  ve de Türkiye de en çok online satış yapan siteler içerisinde ayakkabı satıcıları gibi teslimata kadar denemeden, görmeden satın alınabilen  ürünler varken sigorta poliçelerini neden online satın alma alışkanlığını edinmiyoruz?

Kesinlikle zor değil, karmaşık değil? Riski de pek çok online alışveriş riskinden daha az ve kontrol mekanizması daha sıkı.

Online sigorta satışları ile poliçeler üzerindeki teminatları da kendiniz görüp, daha bilinçli sigorta tüketicisi haline gelme imkanı da var.

Gelin bir poliçenizi de online seçin ve online satın alın.

Kritik CEO Kararı-IT

Sigorta Şirketi yönetim sorumluluğunu taşıdığım dönemde aldığım en kritik kararlardan bir tanesi; “Şirketin kullandığı software’in kaynak kodlarını satın almak ve bu kaynak kodlarının bir taraftan bakımlarını yaparken, bir taraftan da baştan sona yeniden yazılımını sağlamaya dönük kalabalık sayılabilecek bir IT ekibi oluşturmaktı.”

Proje süresince üretime doğrudan katkısı olmayan ve çalışan sayısını neredeyse %10 artıran bu stratejik kararın sonuçlarını görebilmek için en az 2-3 yıl sabretmek gerekti. Bu dönemde rakiplerden daha fazla genel gider yaratıldı. Her Yönetim Kurulu toplantısı’nda da “tekrar tekrar” projenin gelecekte yaratacağı olumlu beklentiler, üyelere anlatıldı.

Yöneticilerin ortalama 3 yıllık görevde kalma sürelerine bakıldığında, karar riskliydi. Yatırımı siz yapıyorsunuz ama, şirkete katkılarını siz göremeyebilirsiniz.

Yeni yatırımımıza başladığımızdan bu yana, o dönemde aldığımız kararın ne kadar doğru olduğunu daha net gördüm.

Hızla büyümekte olan sigorta potansiyelinden, rakiplerden daha fazla pay alabilmek, “çağın gerekleri ve müşteri ihtiyaçlarına” ve de çalışan sayısını artırmadan hızla uyum sağlamak için, Sigorta Şirketlerinin IT altyapılarının uygun olması ve de bu altyapının her dakika doğabilecek  yeni ihtiyaçlara hızla cevap verebilmesi, kritik bir başarı faktörü.

Sektörde Yazılım altyapısı olarak;

-Kendi IT altyapısını kullanan,

-Yurtdışında bağlı olduğu grubun IT altyapısını uyarlayarak kullanan,

-Sektöre hizmet veren software firmalarının ürünlerini kullanan,

olmak üzere 3 grup sigorta şirketi var.

Kendi geliştirdiği veya Grubuna ait Yazılım’ı kullanan ve bakımını kadrosundaki ekiplerin yaptığı şirketler, gelişmekte olan IT ihtiyaçlarını çok çabuk ve en doğru şekilde karşılayabilirken, Yazılım’ını outsource eden şirketler ihtiyaçları için ilgili Yazılım firmasının iş yoğunluğunda sıraya girmekte ve her bir geliştirme için zaman ve proje bazında ayrıca maliyete katlanmaktalar.

Son dönemde gözlemliyorum ki,  IT firmalarının bir kısmı,  herhangi bir proje geliştirmesi ile sigorta şirketine yazılacak prim, kesilecek poliçe üzerinden orantısal ücretler talep etmeye başlamışlar.

Sigorta şirketlerinin asıl iş alanında poliçe veya prim bazında fiyatlama talebi ile yazılım geliştirmeleri ve bu bedeli ödeseler dahi uzun iş bitim sürelerine tabi olunması, zaten marjı dar olan karlılıkları daha da olumsuz etkileyebilecek ve uzun vadeli ek maliyetler yaratabilecektir.

Bu tarz talepleri gördükçe; “İyi ki o gün, o kararı almışız. Süre ve sabır maliyeti olsa da kendi Yazılım’ımızı geliştirmişiz.” diye düşünüyorum.

Aynı konu ile ilgili diğer yazı için tıklayın.