1990 yılında T.C. Ziraat Bankası Bankacılık ve Sigortacılık Okulu’nda eğitim alırken tanıştığım sigorta sektöründe, geçen 30 senede Düzenleyici ve Denetleyici kurumların etkisi, işin doğası gereği yurt dışı ile sürekli temas içerisinde bulunan yöneticiler, brokerler, on binlerce acente ve sigorta satışının kıymetini kavrayan bankacılık sektörünün ortak gayretleri ile güzel bir noktaya gelindiğini gözlemledim.
2007 yılında kavuştuğumuz Sigortacılık Kanunu’nun da sektörün çekiciliğini artırdığı bir gerçektir.
2005-2008 döneminde sektörün önemli bir kısmının Global oyuncular tarafından satın alınmasıyla Türk Sigorta Sektörü global pazarın içinde yerini sağlamlaştırdı.
Önce yerli bir Şirket iken, satış sonrası Dünya devlerinden birisinin sahibi olduğu bir şirketin Genel Müdürlüğü’nü yaptığım dönemde; Türkiye’deki sigorta sektörü ile gelişmiş ülke sigorta sektörleri arasında hiçbir fark olmadığını görmüştüm.
Kasko, Trafik ve Sağlık üretiminin toplam içerisindeki payının %50-60 arasında olmasından tutun da; araç sigortaları hasarlarında karşılaşılan dolandırıcılık olaylarındaki benzerliğe kadar.
Türk Muhasebe Sistemi ile uluslararası şirketlerin kullandığı UFRS muhasebe sistemleri arasında bile fark gittikçe kapandı ve sektör neredeyse globalleşti.
Sektör genelini bilemem ama teknoloji ve müşteri odaklılık noktalarında, o dönemde Global şirketlerden daha iyi olduğumuzu da söyleyebilirim.
Bir eksiğimiz; toplam prim hacmimiz küçük, prim üretiminde GSYH’dan alınan pay düşük idi. Bir de beklenen Marmara Depremi riski her zaman, bu küçük prim hacmi içerisinde korkutucu büyüklükte risk içeriyordu.
Son 30 yılda Sektör bir gün durmadı, geriye dönmedi. Bu Coronavirüs günlerinde de sağlık, kasko ve trafik branşlarında proaktif uygulamaları ile bence kamuoyu içerisinde takdir topladı. Pozitif Algısı kuvvetlendi.
…
Son birkaç gündür, gündeme yeni bir konu girdi. “Trafik poliçelerinde Tek Fiyat uygulamasına dönülüyor” diye. Doğru mu değil mi? bilmiyorum. Kimin fikri? onu da bilmiyorum ve fakat gerçek ise çok yanlış bir karar olur.
Bildiğim kadarı ile Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğü, aldığı kararlarda ve uygulamalarda pek çok taraf arasında her zaman sigorta sektörünün nihai kullanıcısı olan Müşteriyi odağına alıp karar verirdi. Yapılacak her yeni uygulamada Müşteri menfaati korunmaya çalışılırdı. Bence bu çok doğru bir strateji idi ve bugüne kadar çok doğru yönde ilerlendi.
Gündeme gelen “Trafik’de tek fiyata geri dönme” kararında müşteri menfaati nerede? ben anlamadım.
Tek fiyat müşteriye yaramaz çünkü; şirketlerin fiyat politikaları kendi portföylerindeki araçların hasar/prim oranlarına, şirketin nakit yaratma ihtiyacına, Pazar elde etme hedefi gibi etkenlere bağlıdır. Buna göre ve de dönemsel olarak aynı araç için her zaman daha ucuzu bulunabilecek bir Trafik Sigortası Dünyasından”, “Nereye gidersen git aynı fiyata Trafik poliçesi alacaksın Dünyasına” geçişte müşteri menfaati nerede?
Tek fiyat serbest rekabet kurallarına aykırı ve günümüz modern Türkiye’sinde, ben hiçbir ürün ve hizmette özel şirketler arasında tek fiyat uygulaması duymadım.
Tek fiyat uygulaması acente ve brokerların menfaatine uygun değil. Müşterisine en uygun fiyatlı ürünü sağlama farklılığı kaybolacağından iyi acente veya broker olmak için yarışmaya gerek kalmayacak, Trafik poliçesi her yerden alınabilecek. ATM’lerden bile alınır artık.
Şirketlere zaten olmaz, pazarda büyümek isteyen ürününün fiyatını indiremeyecek. Farkını ve gücünü gösteremeyecek.
Rekabet gelişme getirir. Rekabet yoksa gelişme durur.
O zaman hiçbir tarafın işine yaramayacak bu karar nereden çıktı? Gerçekten çıktı mı? Ya da çıkması gerçekten ciddiye alınarak konuşuluyor mu?
30-40 yıl önceki ve de Dünyada eşi benzeri olmayan uygulamaya geri dönmek nereden geldi gündeme?
Anlamadım ben. Umarım böyle bir şey yoktur.
Sektörü bu kadar ilerlediği bir dönemde tökezletmesek ve ileriye daima ileriye bakmaya devam etsek hepimiz için daha iyi olacak.
Ertugrul bey’in fikir ve önerisine katiliyorum. Tüm Avrupa piyasasi özgür rekabet ve iyi servis üzerine kurulu. Bu durumda “brokerlik” sistemi çok iyi çalisiyor. Broker ( acente degil) müsterisi için en uygun fiyat ve kalitede ürün bulmakla görevli . Durum böyle olunca da sigota sirketleri fiyatlarini müsteri memnuniyeti yönunde ayarliyor.. Ve yine broker bir hasar halinde müsterisini savunuyor sigorta firmasina karsi.
İşte öyle olmuyor ertuğrul bey. Akrabamın aracı için tüm şirketlerden fiyat bakıyorum 1315 en uygun ….şirketi. Üstelik diğer şirketler de 1400 civarı listeyi paylaşıyorum okey diyor poliçeyi tanzim edip ulaştırıyorum. Üstelik malum şirketten de fiyat alıyorum ama 1400 lerde. Sonra başka bir acente yapılmış işe fiyat veriyor ve 770 küsürlü bir rakama poliçe yapıyor. Akrabam arıyor poliçeyi iptal ediyorum ama o inceden sitemler çıkmıyor kulağımdan, işsizim biliyorsun dimi Zeynep bana bunu nasıl yaptın diyor. Müşterilerin gözünde ne kadar itibarsızlaştırıldık anlayabiliyor musunuz😔 İnş sabit fiyat çıkar yürekten destekliyorum
Zeynep Hanım, görüşünüze saygı duyuyorum.
Bugün bu sorunları yaşadığınız için bu kestirme çözüm güzel geldi size.
Ama nacizane, tek fiyat uygulaması geldiğinde karşılaşacağınız ve hoşunuza gitmeyecek durumları da bugünden düşünün diye öneririm. Corona virüs günleri herkes için elbette sigorta şirketleri için de zor ve hızlı aksiyon alınan günler. Bunlar geçecek… Ama fiyatın teminat dönemi içerisinde 770 TL’ne düşmesi bile müşteri menfaatine. Bu durum, yüksek faiz ile konut kredisi kullanan müşterinin borç ödemesi tamamlanmadan faizler düştüğünde kredisini yeniden yapılandırmasına benziyor. Keşke bu düşüşü önce siz fark edip önerseydiniz müşterinize.
Trafik’de doğru çözüm zarar yaratan unsurları tüm paydaşların birlikte çözmesi. Örnek: fiyatlamada niye hala kredi skoring kullanılmaz?, ben bilmiyorum. Niye Emniyet Genel Müdürlüğü, Kaza Tespit Tutanakları real time online sigorta şirketlerine açılmaz da bedeni hasar rakamları şişer? gibi.