Sömestr tatilinden aylar önce kendimize bir şehir (yurt içi-yurt dışı) belirleyip planlarımızı yapıyor ve uçak biletlerimizi erken olduğu için nispeten hesaplı alıyoruz. Bu sene de geleneği bozmadık ve 7 kişilik 2 aileden oluşan ekiple, 3 gece, 4 günlük Barcelona ziyareti gerçekleştirdik.
Bu yazımda Barcelona’nın her yerde okuyabileceğiniz genel turistik bilgilerini değil, farklı bir yer ve mekanını anlatacağım.
Bir süredir gezilerimizde lokal kapalı pazarlara gitmeyi adet edindik. Daha önce tesadüfen bulduğumuz lokal Sebze, et ve balık pazarlarındaki ufak restaurantlarda tattığımız lezzetler çok hoşumuza gitmiş, kendimizi turist gibi değil o bölgenin yaşayanı gibi hissetmiş ve gerçek lezzetleri tatma fırsatı bulduğumuz için de şanslı hissetmiştik.
Bu defa Barcelona/Ispanya’da, havaalanındaki Turizm Information görevlisi kalacağımız apartman dairesine nasıl ulaşacağımızı bize tarif ederken verdiği tavsiye ile Market’i bulduk.
Mercat Del Ninot adı verilen, İstiklal Caddesi’ndeki Balık Pazarına benzeyen kapalı pazarda; sebze, meyve, peynir, et ve balık çeşitlerinin satışlarının yanı sıra ufak lokantalar bir şef, birkaç servis görevlisi vasıtasıyla hizmet sunuyor ve bar taburelerinde oturarak yemeğinizi yiyebiliyorsunuz.
Bunlardan bir tanesi’ni tesadüfen ve etrafındaki kalabalığa bakarak seçtik ve oturduk. Peixateria Ribera.
Hareketli bir balıkçının sağ arka bölümünü balık ve deniz ürünleri pişirme yerine çevirmişler. Balık ve deniz ürünleri kendi tezgahlarından tartılıp, temizlenip, pişiriliyor ve bar sandalyelerinde servis ediliyor.
Şef Ricardo Altares hızlı, lezzetli ve güzel sunumlu servisleri ile konuklarına ziyafet sunarken, her halinden yaptığı işten çıkardığı yemeğin beğenilmesinden aldığı mutluluk belli oluyordu. Jose ve Sandra isimli servis elemanları da güler yüz ve tatlı dilleri ile kimsenin acıkmasına izin vermeden servislerini büyük bir enerji ile yapıyorlar.
Mürekkepli Deniz ürünleri risottosu, gözünüzün önünde Vog tavada pişirilen sebze garnitürlü füme dil balığı, tazeliği görünüşlerinden belli midyeler, Fransa’dan geldiği söylenen istiridyeler ve üç ayrı cins balıktan yapıldığı ifade edilen mini hamburgerler bizim tatmaya fırsat bulduğumuz lezzetler. Sadece o Bölgeye has kum midyesi, ana yemekler sunuluncaya kadar ikram edilen gümüş balıkları, yine o bölgeye has kırmızı renkli karidesler de tatmak fırsatı bulduğumuz diğer birkaç lezzet oldu.
Diyeceksiniz ki bir günde mi yediniz? bütün bunları. İlk gün o kadar hoşumuza gitti ki, şehrin çok uzaklarından ertesi gün yine aynı markete gittik. Ne yazık ki şef Ricardo kaza yapmış. Büyük bir hayal kırıklığı yaşadık. Mecburen manzarası güzel ama lezzeti Ricardo’nun pişirdiği yiyeceklere yanaşamayacak derecede lezzette başka yemekler yemek zorunda kaldık. 3. Gün yine döndük markete ve neyse ki Ricardo ve sürekli gülümseyen tatlı dilli ekip oradaydı ve bu kez gezimizin de son gün olmasının verdiği çoşku ile biraz fazla yedik. (Şefi ve yemeklerini merak edenlere önerim: instagram’da “r.altares” i takip edebilirler.)
Bu tür marketlerde yemekler daha lezzetli, malzeme yan taraftaki tezgahtan geliyor ve de fiyatlar benzer kalitede yemekler sunulan restaurantlardan çok daha uygun.
Dördüncü gün dönüş yolculuğumuz sabah olmasa idi yine giderdik. Geziden aklımızda kalan ve bizleri mest eden en güzel anılardan bir tanesi Mercat Del Ninot daki Peixateria deniz ürünleri lezzetleri idi. Bir de Ricardo, Jose ve Sandra’nın tatlı tebessümleri. Tavsiye ederim. Hatta bizim selamlarımızı da iletin…
Harika olmus eline ruhuna sağlık bir tatil en güzel böyle anlatılabilir