Matbaa’nın Gelişi Gibi Olmasın

Dün, Sigortacı Gazetesi tarafından düzenlenen “Sigortacılığın Geleceğinde Dağıtım Kanalları” konulu panele katıldım.

Panel  doğru konuda ve doğru zamanda düzenlenmişti, organizatörlerine ben de teşekkür ediyorum.

Panelin katılımcıları da sektörün farklı oyuncularının temsilcileri idi.

Konuşmacılar, genellikle “panelin konusuna paralel” konulardan ziyade, temsil ettikleri sigorta grubunun görüş ve sıkıntılarını dile getirdi.

Dağıtım kanallarının geleceğinin nasıl şekilleneceğine dair en doyurucu yorumlar, bir kısmına katılmasam da, bir Sigorta şirketimiz Genel Müdürü tarafından yapıldı.

Konuşmacıların dile getirdikleri bazı hususlarda benim de söyleyeceklerim var.

-İnternet sigortacılığına ilişkin panel izleyicilerinden birisi tarafından yapılan yorumda;

“2001 den beri Türkiye de internet sigortacılığı yapılıyor ama müşteriler bu sitelere girip fiyat karşılaştırıyorlar ve sonra gelip acentesinden poliçesini bu fiyata yapmasını talep ediyorlar, biz de çalıştığımız sigorta şirketlerine dönüyoruz, onları bu fiyata poliçe yapmaya zorluyoruz, böylece fiyat rekabeti oluyor.”

ifadesi kullanıldı.

İnternet ve call center aracılığı ile satışı işinde yaklaşık 6 aydır yer alan bir oyuncu olarak, edindiğim hiçbir tecrübe bu görüşü desteklemiyor. Üstelik, bu tür karşılaştırma platformları artık hayatımızın her alanında var.

Beyaz eşya satışında, turizm acenteliğinde, uçak bileti satışında vb. gibi.

Siz hiç şöyle bir örnek duydunuz mu?

Örnek:  Teknosa’da x marka buzdolabı daha ucuz diye, bir Beyaz Eşya bayii’nin genel merkezden buzdolabı fiyatında indirim talep ettiğini ve bu tarz talepler nedeniyle sektörde fiyat rekabeti olduğunun iddaa edildiğini…

Bu olsa olsa, söylem olarak, internet sigortacılığına karşı çıkmak için uydurulmuş, sigorta şirketlerini ve fiyatlama politikalarını basite alan bir yaklaşım olabilir. Eğer gerçekten böyle bir durum varsa, zaten yanlış bir sektörde veya yanlış yöneticilerle çalışılıyor.

Panelistlerden bir tanesi tarafından; “İngiltere’de internet sigortacılığının motor branşında %50 pazar payına ulaştığı” bilgisi verildi.

Biz de böyle sanıyorduk ancak, İngiltere’de pazar lideri oyuncularla yaptığımız görüşmelerde 2010 sonu itibari ile bu oranın %70’e ulaştığı bize ifade edildi. (%70= Sigorta Direkt, Sigorta Brokerlarının internet siteleri ve Aggregator’lerin satışına aracılık ettikleri satışların oranı)

Bir başka söylem de: “İnternet sigortacılığının Avrupa’da sadece İngiltere’de ve Hollanda’da başarılı olduğu” söylemi idi.

Şubat 2012 de yaptığımız bir görüşmede;

Söz konusu ülkelerde yatırımı olan bir İngiliz Firma’nın yetkilileri; İnternet Sigortacılığının bilinenin aksine İspanya, İtalya ve Almanya’da da katlanarak büyüdüğünü söylediler.

Kaldı ki, Avrupa’da sadece İngiltere ve Hollanda’da başarılı olmuş bir modelin Türkiye’de başarı şansı nedir? diye baktığımızda;

ComScore tarafından, Haziran 2011 verilerine istinaden yapılan çalışma sonuçlarına göre,  Avrupa’da, Ziyaretçi başına internette geçirilen süre kriterine göre, ilk 3 ülke hangileridir?

1. 34 saat ile Hollanda,

2. 33 saat ile İngiltere

3. 31.1 saat ile Türkiye.  (Bakınız:  http://www.ertugrulbul.com/sigorta-dukkanim-brokerlik-lisanslarini-aldi )

Bence “Sigortacılığın Geleceğinde Dağıtım Kanalları” konusuna verilecek yanıt çok net ve herkes farkında ama, dile getirmede zamana oynanıyor. Bu arada geleceği, trendi gören pek çok sigorta aracısı (Acente-Broker) internet Dünyası’nda ne yapabilirim telaşında.

Google’da “kasko” kelimesini, yılda 6 milyon defa arandığı gibi, arayında bakın…

Sağlığınıza Dikkat

Babam, 70 yaşında.  Ekim 2011 tarihine kadar, hiçbir ciddi sağlık problemi yaşamamış, kollestrol, şeker, tansiyon gibi sıklıkla ortaya çıkanlar dahil sağlık problemleri ile karşılaşmamış, sağlıklı ve bedenine çok dikkat eden bir adamdı.

Ekim ayında, sol tarafında uyuşma şikayeti ile yaz aylarında yaşadığı Ürgüp’ten, Nevşehir Devlet Hastanesine kaldırıldı. Burada yapılan testler sonucunda Beyinde Lezyon (Beyinde bilinmeyen her türlü oluşuma verilen isimmiş) olduğu ve bu lezyonun Herpes Virüsü (Dudakta çıkan uçuklar ile aynı virüs) nedeniyle ortaya çıkmış olabileceği öngörüsü ile, 14 gün serum tedavisi yapıldı ve hastaneden taburcu edildi.

2 ay sonra tekrar aynı hastanede çekilen MR neticesinde, beyindeki lezyonun küçüldüğü ve verilen ilaçların işe yaradığı ifade edildi. Biz de ailece gelişmelerden mutlu olduk. Gerçekten de artık; yürüyüşlerini yapabiliyor, aracını kullanabiliyordu.

Mart ayının 24 ünde tekrar, vücudun sol tarafında uyuşma ve başın zonklaması şikayetleri ile bu defa Ankara da Gülhane Askeri Tıp Fakültesi’ne yatırıldı ve çekilen MR sonucunda beynin sağ yanında “mandalina büyüklüğünde bir ur (tümör)” olduğu ve hemen ameliyat edilmesi gerektiği, söylendi.

Gerek hastamız Hastanede yatarken ikinci göz olarak test sonuçlarını gösterdiğimiz ve gerekse taburcu edildikten sonra görüştüğümüz farklı doktorlar tarafından; tümör oluşumunun ilk başlangıç aşamaları ile herpes virüsünün neden olduğu hastalığın benzer emareler gösterebildiği ve hastalığın Ekim ayındaki test sonuçlarını kim görse benzer teşhis ve tedavi uygulamalarına geçilirdi, denildi.

Ancak; gelişmelerden öğrendik ki bu tür durumlarda mutlaka beyin tümörü alternatifinin de değerlendirilmesi gerekiyor.

Çok hızla ameliyat kararı alınmış olması ve ameliyatında çok riskli olduğu ifade edilince, böyle bir riski almadan önce başka doktorlara da babamızı göstermek istedik.

Bu konuda uzman 6 ayrı doktora gittik.

Bir grup doktor, hastanın acilen ameliyat edilmesini ve daha sonra “şua (ışın, radyoterapi)” tedavisine geçilmesini; diğer bir grupta ameliyatın çok riskli olması nedeniyle tercih edilmemesi, bunun yerine hastadan alınacak biopsiye göre, hemen şua tedavisine geçilerek yaşam süresinin uzatılması gerektiğini söyledi.

Önce, bu konuda iyi olduklarını öğrendiğimiz, Gazi Üniversitesi Hastanesi’nde biopsi yaptırdık. Fakat, urun ilerlemesi ve babamızın hayat standartlarında gerileme görülmesi sürecinin hızlanması üzerine  (biopsiye ait patoloji sonuçlarının da etkisi ile), bir hafta içinde ameliyat ettirme kararı aldık.

Beyin Cerrahı Prof. Dr. Haluk Deda, tarafından 16 Nisan 2012 tarihinde Ankara TOBB ETÜ Hastanesi’nde ameliyat yapıldı ve ur temizlendi. (Ameliyattan sonra, belki yoğunluğundan, Haluk bey hastası ile ilgilenemiyor.)

Sonraki aşaması, urun ameliyatta alınamamış parçalarının temizliği ve/veya yeniden ortaya çıkmasının önlenmesi için, ameliyattan 15 gün sonra başlayarak şua tedavisi.

Ur oluşumu, önce hücrelerin ayrı ayrı, dağınık  olarak (bizim hastamızda) bozulması, daha sonra bu bozulan hücrelerin gruplaşması ve daha sonrada bu grupların beynin belli bir kısmını mandalina büyüklüğünde sarması şeklinde gelişiyormuş. Bu arada beyin, tüm gücü ile bu hastalıkla mücadele ediyormuş.

Hastamızda ur beynin sağ tarafındaydı.

Yine bu süreçte öğrendik ki beynin sağ tarafı, vücudun sol yanını ve sol tarafı da, vücudun sağ yanındaki organları kontrol ediyor.

Urun alınması ile vücutta ameliyattan hemen önceki  hareket kayıpları aynen kalıyormuş. Çünkü ameliyat ile beyinde bozulan bölüm alınıyor. Bozulan bölüm hangi rahatsızlıklara yol açtı ise o bölüm alındıktan sonrada aynı rahatsızlıklar sürüyormuş.

Örneğin, bizim hastamızda ameliyat öncesi sol ayakta hareket kaybı vardı. Ameliyat sonrası aynı hareket kaybı devam ediyor.

Ancak, biran önce temizlenmezse, tümör beyinde hızla yayılıyor ve diğer organları da olumsuz etkilemeye başlıyormuş.

Babamızın hastalığını niye bloğumda yazıyorum?

Ben bir hasta yakını olarak, bizim sürecimizi anlatmak ve paylaşmak istedim.

Çünkü; anladık ki bu hastalıktan sıkıntı çeken çok sayıda insan var. Farklı doktorlar farklı tedaviler öneriyorlar. Kendiniz için değil ama bir yakınınızın hayatını etkileyebilecek kararları almak ise çok zor.

Aman sağlığınıza dikkat edin. Çok zor süreçler bunlar.

Tebrik Edilmesi Gereken Başarı

Yeni işimizi kurduğumuzdan bu yana Sigorta Sektörü rakamlarını daha yakından takip etmeye, daha fazla zaman ayırabiliyor, şirketlerin performansını izleyebiliyorum.

2011 yıl sonu sonuçlarına baktığımda, özellikle bir şirketimizin yönetim ve ekibini kutlamak gerektiğini düşünüyorum.

Ray Sigorta A.Ş. ve Genel Müdür Levent Şişmanoğlu ve ekibinden bahsediyorum.

– 2011 yıl sonunda, yani mevcut göreve başlamalarından  1.5 yıllık bir sürede şirketi  kar’a geçirdiler. (Yaklaşık 104 milyon TL geçmiş yıl zararları olmasına rağmen)

– Genellikle yeniden yapılandırma dönemlerinde şirketlerin üretimlerinde, prim hacminde küçülmeler görülürken; 2011 sonu itibari ile %0.81’lik bir büyüme de gerçekleştirdiler.

Dışarıdan sadece rakamlara bakarak, ne tür zorluklar, operasyonel sıkıntılar yaşadıklarını, süreçlerinin ne denli etkin olduğunu göremeyiz ancak;  bir Çin atasözü diyor ki: “Hangi dalgalarla mücadele ettiğin değil, gemiyi sağ salim limana getirip getirmediğin önemlidir.” 

Bizim gördüğümüz gemi  limanda ve sonuç etkileyici gözüküyor.

Farklı Fiyatlama Stratejileri

Hayat Dışı Sigortacılık prim üretim rakamı 31.12.2011 itibariyle, 14.487.376.423.- TL dir.

Bu tutarın %45’ıne isabet eden,  6.487.161.153 TL’lık kısmı, Trafik ve Kasko branşlarından kaynaklanmaktadır.

Zarar üretmeye çok müsait bu iki branşı, karlı tutabilmek için şirketlerin farklı fiyatlama stratejileri bulunmaktadır.

Bu stratejilerden sektörde en fazla uygulanan iki tanesi:

-Yeni araçlara yüksek ve fakat hasarsızlık korumalı yenilemelere çok uygun fiyatlama:

Araçların ve özellikle sürücülerinin geçmiş hasar istatistiklerine, tarihçelerine bakıp, gelecekte de bu trendin devam edeceği öngörüsü ile fiyatlama yapılması  temeline dayalıdır.

Nispeten güvenli olmakla birlikte bu tür fiyatlama;

-Portföye yeni araç alınamaması,

-Müşterilerin genellikle, “ilk sene poliçe yaptırdıkları şirket ile” yenileme yapma eğilimleri nedeniyle, şirketi tercih etmemeleri,

-Seyrekte olsa iyi sürücünün tek bir hasarı ile olumsuz değerlendirilmesi ve portföyden kaçırılması,

 risklerini barındırmaktadır.

-Sigorta sistemine ilk defa girecek araçlara çok uygun fiyatlama.

Sıfır (yeni) araçların daha dikkatli kullanıldığı/kullanılacağı öngörüsüne dayalıdır.

Mümkün olduğunca kısa sürede çok sayıda müşterinin portföye alınması stratejisini destekler.

Yeni araç satışları ve sigorta sistemine girmek isteyen kişi sayısı arttıkça bu gelişmelerden pozitif etkilenir.

Sigorta sistemine ilk defa giren sürücülerin ne kadar iyi sürücü oldukları birazda şansa bırakılmakla birlikte, izleyen senelerde müşteri segmentasyonu için yeterli veri sağlar.

Ancak, yenileme dönemeinde hasarsız müşteriler kendilerine daha uygun fiyat ve şartlar bulurlar ise şirketi terk edebilirler.

Hangisi mi iyidir? Şirketin büyüme ve karlılık politikalarına göre değişim göstermekle birlikte;

Bence, her iki politikanın  bir karışımı  oluşturulabilirse en iyi uygulamaya ulaşılır.

Şöyleki; Bir taraftan yeni araçları portföye alacak şekilde fiyatlama yapılırken; öte yandan yenilemelerde hasarlı müşterilerin portföyden uzaklaştırılması, en ideal görünen stratejidir.

En riskli işler ise; 2. el araçlarda yenileme olmayan poliçelerdir.  Bu tarz işlerden olabildiğince uzak durmak,fiyatlamayı ona göre yapmak gerekli diye düşünüyorum.

Elbette fiyatlamayı etkileyen, etkilemesi gereken ve sayıları yüzlere ulaşan yan kriterleri de gözardı etmemek gerekir.

Artık, “Seyahat Sağlık Poliçesi” de Online Satın Alınabiliyor.

Kurulduğu günden bu yana Türk Sigorta Sektörü’ne yenilikler getiren www.sigortadukkanim.com ile artık, Seyahat Sağlık Poliçeleri de online satın alınabiliyor.

Seyahat Sağlık Sigortası, yurtdışına çıkan bireylerin seyahatleri süresince karşılaşabileceği acil sağlık problemlerini teminat altına alan bir sigortadır.

Yurtdışı Seyahat Sağlık Sigortası ile yaralanma veya hastalık nedeniyle tıbbi tedavi, medikal bilgi / organizasyon, sigortalının tıbbi nedenlerle seyahatte olduğu yabancı ülkeden nakli veya geri dönüş seyahati, sigortalının vefatı halinde cenazenin nakli, acil mesajların iletilmesi teminatları için güvence sağlıyor.

-Yurt dışına çıkacaksınız, seyahatiniz sırasında sağlığınızla ilgili risklerden çekiniyorsunuz. Bu riskleri karşılayacak sigorta poliçesine mi ihtiyacınız var?

– Vize almak için (Örnek: Shengen Vizesi) Seyahat Sağlık Poliçesine mi ihtiyacınız var?

Poliçeniz bir “tık” uzaklıkta.

http://www.sigortadukkanim.com/seyahat-saglik-sigortasi

Yenilikler devam edecek, bizi takip etmeye devam edin.

 

Mobil Telefona Geçişteki Hızımızı, Akıllı Telefonlara Geçişte Kayıp mı Ediyoruz?

On-line sigortacılığın gelişimi ve gittiği yön konularında, yabancı konuklarımızla yaptığımız görüşmelerde, aklıma takılan önemli bir nokta da;

Avrupa ülkelerinde  “Akıllı Telefon”  sayısının, toplam mobil telefon sayısına  oranı, %65 lere ulaşırken; Türkiye’de bu oranın %10 larda kaldığı,

konusu idi.

Akıllı Telefon: Telefon çağrısı alıp-verme dışında, internete giriş olanağı tanıyan, mail gönderip-alabilen, kısaca özellikleri ile telefondan daha çok bilgisayara yaklaşan telefonlara verilen genel isim.

Türkiye’de nüfusun  genç (29 yaş) olması, teknoloji konularında çok hızla çağa ayak uydurulmasına imkan sağlarken, ilk defa teknolojik bir gelişmede geri kaldığımızı gördüm.

Oysa, 65 milyon adet mobil telefon ile kişi başı mobil telefon sahipliğinde, Avrupa’nın pek çok ülkesinden daha yüksek performansımız var.

Akıllı telefon sayısındaki artış, tüketim alışkanlıklarını da değiştiriyor, etkiliyor. Müşterilerce günlük hayatta bilgisayar yerine  mobil telefon kullanımı   giderek artıyor. Örnek: Cep telefonu aracılığı ile sigorta primi ödeme teknolojisi hızla gelişiyor.

Akıllı telefon sayısının  genç nüfusumuzun bugüne kadarki alışkanlıklarından farklı olarak, az artıyor olmasını nasıl açıklamak lazım? Daha da önemlisi akıllı telefon kullanımını artırmak için ne yapmak gerekir?

Müşteri “Karlı İşlere Odaklanacağız” Mesajını Nasıl Yorumlar?

Sigorta sektöründe iletişim dilinin değişmesi gerektiğini daha önce yazmıştım. (Bknz: http://www.ertugrulbul.com/sigortaciligin-iletisim-dili-degismeli)

Şöyle bir sorunumuz var; bugüne kadar sektörel iletişim ağırlıklı olarak sigorta aracılarına (acentelere ve brokerlara) yapıldı. Şu anda yönetimlerde bulunan sigorta profesyonellerinin pek çoğuda, iletişim metodu olarak birlikte çalıştığı yöneticilerden, duayenlerden bu iletişim metodunu gördüler, öğrendiler.

Oysa, yavaş yavaş iletişimin yönü sigorta aracılarından nihai tüketicilere kayıyor. Bu yeni süreçte kullanılan dil sigorta aracılarına kullanılan dil ile aynı olmamalı, olamaz. Olursa hata yapılır.

Artık, sigorta şirketlerinin yöneticileri olarak, önceki yöneticilerimizden öğrendiklerimizi kullanmaktan  vaz geçip, iletişim konusunda mutlaka sektör dışı profesyonellerden yardım almalıyız.

Ne demek istediğimi bir örnekle anlatayım.

“Biz şirket olarak karlılığa odaklıyız, karlı işlerde büyümemizi sürdüreceğiz” mesajı muhataplara göre nasıl farklı anlaşılır?

Acente ve broker için: Şirket zararlı işleri seçecek ve almayacak ama, karlı gördüğü işlerde rekabetçi olacak ve ek komisyon verme konusunda istekli olacak.

Müşteri için: Şirketin kar veya zararından bana ne? Benim işlerim, risklerim onlar için zararlı ise işlerimi, risklerimi satın almayacaklar mı? Hasarım olduğunda benim zararımın karşılanmasını mı yoksa karlılıklarını mı gözetecekler? Hizmet farklılığı olarak ne yapıyorlar veya ne yapacaklar? Karlılık öncelikleri olduğuna göre, hizmet farklılaştırması konusunda da para harcamaya istekli olmayacaklar.

Piyasada karlılık oranı yüksek bankalardan veya mobil telefon operatörlerinden kamu oyuna verilmiş, verilen: “Biz karlı işlere odaklanacağız” mesajı duydunuz mu? Yoksa Tüketicilere farklı hizmet mesajları mı duyuyorsunuz.

Sigortacılıkta iletişim dili değişmeli. Karlılık sizin iç işiniz, yönetim beceriniz, müşteriyi  ilgilendirmez. İletişimde  alaylı yöntemleri terk edip, okullu profesyonelden daha fazla destek alınmalı.

Poliçe Adet Değişimi (Hayat Dışı Sigortacılık Ocak 2012)

Ocak 2012 prim değişimlerini gözlemledikten sonra, poliçe adet değişimleri bir önceki sene aynı döneme göre ne oldu diye bakmak istedim.

Bazı gözlemlerim şöyle:

Hayat Dışı prim büyümesi %14.68 iken, poliçe sayılarında %33’lük bir artış olması, Hayat Dışı Sigorta Sektöründe Bireysel sigortacılığa yönelme stratejisinin başarılı olduğunu göstermektedir.

Kara Araçları Sorumluluk branşının prim büyümesi %23.25 iken, poliçe adedindeki değişim %11 ile sınırlı kalmış.

Kaza Branşı prim büyümesi %4.51 iken, poliçe adetleri %50 artmış. 2012 Ocak ayında Sektör tarafından, daha fazla  adette küçük primli ürünler satılmış.

Hastalık Sağlık primleri %10.74  büyürken, poliçe adedi %304 artmış.

  • Daha fazla sayıda “Acil Sağlık Sigortası” tarzında, küçük primli poliçe satışının yapılması,

poliçe sayısındaki yüksek artışın nedenlerinden bir tanesi olabilir.

Kara Araçları primleri %20.17 artmışken, poliçe adetleri %13 büyümüş.

 

Daha Az Enerji Tüketelim, Cari Açık Azalsın Kampanyası

Önceki hafta yurtdışından gelen misafirlerimizin Türk ekonomisi ile ilgili ilk soruları, ” Türkiye’nin Cari Açık rakamlarının, ekonomiye bir tehdit oluşturup oluşturmadığı”, sorusu idi.

Cari Açık konusu sadece bizlerin değil, Türk Ekonomisini izleyen herkesin gündeminde.

Cari Açık’ı anlayabilmek için Sayın Mahfi Eğilmez’in  bloğunda, 12 Mart 2012 tarihli “Güncellenmiş Cari Açık ve Finansmanı Dersi” yazısından aşağıdaki paragrafı aldım.

Cari denge = (Mal ihracatı gelirleri + satılan hizmetlerden sağlanan gelirler + diğer gelirler) – (mal ithalatı giderleri + satın alınan hizmetlere ödenen giderleri + diğer giderler) +/- cari transferler

Ekonomiden sorumlu yetkililer verdikleri demeçlerde sıklıkla şu vurguyu yapmaktalar:

“Petrol fiyatları yükseldikçe Türkiye’nin cari açığı artmaya devam edecektir.” 

Yani; Cari Açık Türkiye ekonomisi için önemli bir sorun ve petrol fiyatları arttıkça da Türkiye ekonomisini olumsuz etkilemektedir.

Bu denli vurgulanmasına karşın, günlük yaşantımıza baktığımızda özellikle petrol tüketiminin azaltılmasına dönük hiçbir sivil inisiyatif alınmadığını, hiçbir tasarruf kampanyası yapılmadığını, gözlemliyorum.

Neden bizlerde ekonomimize katkıda bulunmak için tasarruf kampanyaları yapmıyoruz?

Örnek: Sigorta sektöründe kasko fiyatını belirleyen parametrelerden bir tanesi de; “aracın garajda durması” veya “daha çok trafikte olması” arasındaki risk değişimidir.”

-Sivil inisiyatif ile; Araçlar garajda bırakılıp, sıra ile trafiğe çıkılsa,

-Bir araçta birden fazla kişinin seyahat etmesi özendirilse,

-Bu konuyu organize edecek sosyal siteler oluşturulsa,

-Sigorta şirketleri garajda durduğu için azalan risklerine istinaden, sigorta primlerinde indirime gitse,

iyi olmaz mı?

Her sektör, her kurum ve her birey daha az petrol ithal edilmesini sağlayacak tasarruf tedbirleri alsa, Cari Açık riskinin küçültülmesine hep birlikte katkıda bulunsak. 

Yapamaz mıyız?

Taşlar Yerinden Oynamaya Devam Ediyor

Ocak 2012 TSRSB sonuçları açıklandı.

Sigorta Sektörü Prim Üretim rakamları; Hayat Dışı’nda %14.68 ve Hayat’ta %8.43 büyümüş.

 

En çok hangi branşlarda değişim var diye baktığımızda;

-Emniyet’i Suiistimal Branşı’nda özellikle bir şirketin (Chartis) üretimindeki olağanüstü artıştan dolayı, %1016’lık bir büyüme gerçekleşmiş.

-Nakliyat Branşı %37.72 büyürken, Mühendislik üretiminin içerisinde yer aldığı Genel Zararlar Branşı %4.21 küçülmüş.

-Trafik (Kara Araçları Sorumluluk), Kasko (Kara Araçları) ve Sağlık (Hastalık/Sağlık) branşlarının, Hayat Dışı Prim Üretimi içerisindeki payı Ocak 2011 de %62 iken, Ocak 2012 de %64′e yükselmiş. …

Şirket sıralamalarındaki değişimde dikkat çeken unsurlar ise;

Sıralama

-Anadolu Sigorta %30.43’luk prim büyümesi ile birinci sırada. Pazar payını %1.57 artırarak, %12.96 ya yükseltmiş.

-Sıralamada daha önce ikinci 10’da bulunan bir Şirketimiz (Mapfre Genel), geçtiğimiz yıllarda aynı grubun Hayat Şirketinin portföyünde bulunan sağlık portföyünü elementer şirkete devretmesinin de etkisi ile ilk 10’a üstelik 5. sıradan giriş yapmış.

-Daha önce ilk 10 da yer alan bir şirketimiz de (Ergo) 11. sıraya yerleşmiş.

-Geçtiğimiz sene Ocak sonunda Hayat Dışı Üretim rakamı ve %4.38’lik pazar payı ile 9 sırada yer alan Acıbadem Sağlık ve Hayat şirketi, bu sene Ocak sonunda %6.39’luk pazar payına ulaşarak, sıralamada 6. lığa yükselmiş. (Not: Şirketin 2011 yıl sonu pazar payı %1.19 ve sıralaması 19. luk.)

Her ne kadar Ocak ayı sonuçları genel değerledirmeler için çok erken bir dönemse de, görünen o ki; Sigorta Sektöründe taşlar yerinden oynamaya devam ediyor.