Belki eğitim geçmişimden kaynaklı; “son 3-4 yıldır Dünya’nın kötü bir yönde gittiğine” dair bir hissim vardı. Açık söyleyeyim, “yeni bir Dünya savaşı geliyor” diye düşünüyordum.
Güç dengeleri değişiyor, bildik dengeler yıkılıyor, her şey hızla tüketiliyor ve mevcut durum, kimseye yetmiyordu.
Dünya savaşı değil ama “Korona Virüsü” hayatımıza girdi.
Başlangıçta lokal görüp, başkalarının başına gelmiş tatsız bir olay diye az önemsediğimiz virüs, hiç beklenmedik şekilde “Hepimizin Virüsü” oldu.
…
“Hepimizin Virüsü” sonrasında ise insanlık için “hiçbir şey aynı” olmayacak diye düşünüyorum.
Bizleri ekonomide, siyasette, yaşam biçimlerimizde önemli değişiklikler bekliyor.
Son zamanlarda yaşananlar, 1929’da başlayıp 10 yıl devam eden “Büyük Buhran ile karşılaştırılıyor. Büyük Buhran dönemini kaynaklardan incelediğim kadarı ile benzer veya benzemeyen yanları var.
Büyük Buhran sürecinde, işsizlik %50 oranına yükselmiş, ekonomi neredeyse %50 küçülmüş, vb. gibi
Temel olarak Devletin ekonomiye daha fazla müdahalesi ile kriz çözümlenmiş. Ancak; 10 yıl süren krizin etkisi ile ülkelerdeki Milliyetçilik körüklemiş ve II. Dünya Savaşı’na yol açan yapısal değişiklikler ortaya çıkmış.
…
“Hepimizin Virüsü”’nden kaynaklanan gelişmeleri izlemeye çalışıyorum.
Mücadelenin ne kadar uzun süreceği şu an için belli değil ama ilk birkaç ayda bile virüse maruz kalan ülke ekonomileri ciddi küçülme belirtileri gösterdi, anormal işsizlik rakamlarına ulaşıldı bile.
Ülkeler sınırlarını kapatsa da, gelişmiş iletişim teknolojileri sayesinde, hemen hemen tüm ülkelerde, benzer süreçlerin yaşandığını, insanların korku ve endişe içerisinde evlerine çekildiklerini, farklı ülkelerin farklı şekillerde “Hepimizin Virüsü”‘ne karşı mücadele ettiklerini ve mücadelede başarılı olan modellerin herkes tarafından yakından izlendiğini gözlemliyoruz. (Bu yazıyı kaleme aldığım sırada Çin, Güney Kore, Almanya modellerinin başarıları ile izlendiğini görmekteyiz.)
Bence, mücadele sonrası, hangi yönetim sistemlerinin ayakta kaldığı, ülkelerin siyasi yapılanmalarını etkileyecek.
- Otoriter yaklaşımlar mı?
- Test-test-test diyen ve fakat sokağa çıkma yasağı uygulamayan yaklaşımlar mı?
- Yıllar önce öngörülmüş risk planlarına göre, çok iyi hazırlanmış alt yapılar ve de Devlet tarafından belirlenen kurallara halkın büyük bir disiplin içerisinde uyduğu model mi?
başarılı olacak, hep birlikte göreceğiz.
…
Kriz ve Kriz sonrasına ilişkin bazı gözlem ve öngörülerim şunlar:
- Düne kadar çok uluslu hale gelen topluluklarda yaşayan farklı milliyetten insanlar, kriz ile kendi ülkelerine dönmeyi tercih ettiler.
- Hiç bir şey olmasa da sağlık sisteminde kamunun ağırlığı artacak. İspanya gibi bazı ülkeler özel hastaneleri kamulaştırdılar. Benzer bir yapı virüs ile mücadele süresi uzar ise başka ülkelerde de görülecek gibi.
- Evden çalışma ve uzaktan eğitim hayatımıza girdi. Mücadele süresi uzarsa her iki alanda da yerleşik yeni normlar oluşacak gibi.
- Online iş yapanlar bir şekilde yaşamaya devam ederlerken, fiziki ticaret neredeyse tamamen durdu.
- Hizmetler Sektörünün toparlanması biraz daha uzun sürecek. Bedenen yapılan işler ortaya çıkan durumdan daha negatif etkilendi.
- Devletler para basarak ve evlerinde endişe ile bekleyen vatandaşlarına ekonomik yardımlar ile toplumlarını korumaya çalışacaklar. Kriz sonrası ise piyasaya sürülen bu fazla nakit hızla geri çekilmeye çalışılacaktır.
- Bilim tek sığınak gibi gözüküyor. Din ve din adamlarının etkisi en azından virüs ile mücadele sırasında etkisini bir süreliğine kaybetmiş gözüküyor.
Toplumlar veya insanlar arasında ise tüm subjektif değerlendirmelerden uzak sadece insani nedenler ile bir sessiz dayanışma ortaya çıkıyor. “Hepimizin Virüsü”, zengin, fakir, farklı ırk, coğrafya, din, dil seçmiyor. Bu alanda demokratik davranıyor ve bence bu durum insanların sadece “insan olma” ortak paydası altında birbirlerini daha iyi anlamalarına yol açacak.
Bu iletişim ve bilim çağında “Hepimizin Virüsü” ile mücadelesinin sonucu belli. Bu virüs mağlup edilecek. Ancak, bu mücadelenin ne kadar uzayacağı ve nasıl gelişeceği, virüs sonrası yaşantımıza önemli damgalar vuracak.
Bu dönemin şahitleri Bizler ise yepyeni bir Dünya’ya tekrar merhaba diyeceğiz.
En büyük dileğim: Bu kriz hangi yönden, 1929 Büyük Buhran’a (on yıl süren) benzerse benzesin, yeter ki sonu benzemesin.