Beni Beğeniyor musun?

Dün, içerisinde bir sigorta şirketinin de bulunduğu bir Grubun, finans şirketlerinden bir tanesinin, üst düzey yöneticilerinden birisi ile görüştük.

Önce, Dünya’da ve Türkiye’de sigorta sektörünü konuştuk. Daha sonra sıra kendi grup sigorta şirketlerine geldi. Grup sigorta şirketlerinin performansını beğenmiyordu. “Bizimkilerin belirli bir politikaları yok, ne buluyorlarsa onu yazıyorlar. Bu sıralar Pazar payı peşindeler.” vb. şeklinde yorumları oldu.

Birden aklıma geçmişte yaşadıklarım geldi. Nedense aynı grubun içinde olupta, sigorta şirketini seven, ama daha da önemlisi beğenen, diğer grup şirketi çalışanı görmedim.

İtiraf edeyim ki, ben de bankacı olduğum yıllarda sigorta şirketimizin performansını beğenmezdim.

Sonra, o sigorta şirketine yönetici oldum. Bankadan transfer olmuş ekip olarak, canla başla çalıştık ama 3-5 sene sonra; Grubun diğer finans şirketleri yöneticilerinden, sigorta şirketi performansının beğenilmediğini duydum, öğrendim.

Bizden sonra yönetime yine ve yeni Bankacılar geldi. Ama diğer finans şirketleri çalışanlarına sigorta şirketi bir türlü beğendirilemedi.

Benzer örnekleri bir sonraki Grup’ta da yaşadım.

Neyse ki, 2007 yılından itibaren, Grupların beğenilmeyen o sigorta şirketleri, beklentilerden de öte değerlere alıcı buldular da, beğenmeyenlere anlamlı bir mesaj iletilmiş oldu.

Mutlu evliliklere ilişkin okuduğum bir araştırmaya göre; başarılı evliliklerde çiftlerin birbirlerini beğenmeleri her şeyden (sevgi, saygı, nezaket vb.) daha önemliymiş.

Hatta, mutluluğun anahtarı olarak eşinize sıklıkla “Beni beğeniyormusun?” diye sormak veya yine sıklıkla, “Eşinizi çok beğendiğinizi” ifade etmek gerekiyormuş.

Kredi Kartı Büyüklüğünde Bilgisayar

Bu haftaki blog yazıma konu düşünürken, bir arkadaşım elinde ufacık bir elektronik cihaz ile yanıma geldi.

O nedir? diye sorduğumda:

The Raspberry Pi marka bir bilgisayar olduğunu ve boyutlarının da 85.60mm x 53.98mm x 17mm olduğunu öğrendim. Üstelik 45 gram ağırlığında imiş.

Bu kadarcık bir bilgisayaraın bir klavyeye veya TV’ye bağlanabilen, istenirse yüksek kalitede video gösterimlerine uygun olduğunu öğrendiğimde şaşırdım.

Bir de üstüne, ücretinin vergiler (KDV) hariç Model A için 25 USD ve Model B için 35 USD olduğunu duyunca şaşkınlığım iyice arttı.

Merak ettim http://www.raspberrypi.org sitesini ziyaret ettim. http://www.raspberrypi.org/faqs sıkça sorulan sorulardan, bu yaz kasasının da üretileceğini öğrendim.

Bilgisayarlar, alıştığımız boyutlardan çok daha farklı şekillerde hayatımızda yer almaya artarak devam edecekler. Üstelik, her bütçenin ulaşabileceği maliyetlerle…

İş Fikri, Ekip, Sermaye = Girişimcilik

Son dönemde sadece Türkiye’de değil, tüm Dünya’da “Girişimciliğin Desteklenmesine” dönük yoğun bir söylem var.

Girişimcilik için, öncelikle ticari bir fikir, bu fikri hayata geçirecek ekip ve de sermaye ihtiyacı var.

İyi bir ekip ve ticari fikrin varlığını kabul ettiğimizde,  girişimcilerin Türkiye’de en büyük sıkıntısı gerekli “Sermaye’ye ulaşabilmek.”

Dünya ve Türkiye de “Girişim Sermayesi” sağlayan bir kaç yapı var.

Yapılardan Bir tanesi: Private Equity Firmaları

Genellikle start-up (başlangıç) sürecini tamamlamış firmalara fon sağlayarak, büyümeyi hızlandırıyor ve belirli bir dönem sonunda da hisselerini veya mümkünse tüm şirketi satıyor ve o işten çıkış (exit) yapıyorlar.

Türkiye’de, Private Equity firmaları genellikle 100.000 TL- 200.000 TL bandındaki görece küçük ölçekli yatırımlar ve  EUR 5 mio ve üstü yatırımlar ile ilgileniyorlar. İçinde “çıkış” planı olmayan iş planları ile genellikle ilgilenmiyorlar.

Diğer bir Sermaye sağlayıcı kurum: “Melek Yatırımcılar” (Angel Investor).

İnandıkları iş fikirlerine ve/veya ekibe yatırım yapıyorlar.  İş hacmi belirli bir büyüklüğe ulaşınca, ya bir Private Equity, ya da bir stratejik ortakla (Aynı iş kolu veya sektörde iş yapan daha büyük oyuncular) hisse devri ile yer değiştiriyorlar.

Melek Yatırımcı (Angel Investor) bulmak için artı değer üretebilen, karlı sektörlere, bu sektörlerin sermayedarlarına bakmakta fayda var.

Şu sıralarda; artı değer üretebilen, fon biriktirebilen sektörlerden bir tanesi inşaat sektörü. 1980’lerin ortalarından itibaren bir dönem, bu rol tekstil sektöründe idi.

Not: Hükümet tarafından internet yatırımları ve yatırımclarını desteklemeye dönük bir hazırlık yapılıyormuş. İnternet işine yatırım yapan yatırımcılar, 5 yıl süre ile bu yatırımlarından elde ettikleri gelirlerden vergi muafiyetine tabi olacakları gibi, aynı zamanda bu yatırım giderlerini diğer işlerinin vergisinden de düşebileceklermiş ki bu düzenlemenin yürürlüğe girmesi ile Melek Yatırımcılık ve Yatırım Fonlarının Türkiye pazarındaki etkinliği daha da gelişecektir.

Sen En İyisi Girişimci Ol Oğlum

Geçtiğimiz günlerde, 7 yaşındaki oğlum, “Ben büyüyünce sigortacı olacağım” dediğinde hem şaşırdım, hem de  çocukluğuma geri döndüm.

Çocuk neyi biliyorsa, görüyorsa, büyüyünce o mesleği yapmayı hedefliyor.

Babam askerdi. Bütün yakın çevremiz asker ailesiydi. Günlük yaşantımızda başka meslek sahiplerini görme imkanlarımız kısıtlıydı.

Ben de hep asker olmayı hedeflemiştim.

Bütün eğitim hayatımı  Harp Okulu’na gitmek üzerine planladım.

Lise 2. sınıfta ailede ilk defa gözlük takan kişi olunca umudumun bir kısmı gitti; gene de pes etmedim bir umut girdim sınava.

Yazılı sınavı kazandım.

Göz muayenesinde, beklendiği gibi elendim.

Birden, vizyonsuz kaldım.

Ne olacaktım ben?

Babam gibi asker olamadım ama, yaklaşık 22 sene onun gibi maaşlı profesyonel olarak, çalıştım.

Son, bir senedir ise “girişimcilik” yapıyorum.

Şimdiki aklım, vizyonum olsaydı en başından girişimci olurdum. Neden mi?

Çünkü; başarıya ulaşmanın amatör heyecanı için, profesyonellikten çok daha fazla çaba harcatıyor.

Gece rahat uyutmuyor.

Tatil planı yaptırmıyor.

Akşam mesaiden çıkartmıyor.

Sabah koşarak işe getiriyor.

Yarını belirsiz kılıyor.

Güzel mi? Süper.

Heyecanlı mı? Hem de nasıl.

Sen en iyisi Girişimci Ol Oğlum.

 

Karsızlığın Çözümünü Yanlış Yerde Aramayalım

Sigorta Sektörü’nde karsızlık problemi var.

Sıkıntı uzun bir dönemdir yaşanıyor ve temel olarak motor ve sağlık branşlarından kaynaklanıyor.

Tüm oyuncular bu probleme kendilerince çözümler geliştiriyorlar.

Kimi; fiyatlama politikalarını değiştiriyor, yeni modellemeler yapıyor, işi alırken seçiyor,

Kimi; karsız bulduğu branşlardan çıkıyor; daha spesifik branşlara-ürünlere yöneliyor,

Kimi; daha verimli olduğu düşünülen dağıtım kanallarına yöneliyor,

Kimi; hasar yönetiminde daha etkin yöntemler arıyor.

Her bir method başarıya ulaşabilir. Fakat,  karsızlık  ile mücadelede yapılabilecek en büyük hata; Hasar anında sigortalıya (müşteriye) verilen, hizmetten tasarruf yapmaya çalışmaktır.

Elbette hasar süreçlerinde maksimum verimlilik sağlanmalıdır, ancak; hasardan tasarruf edilmeye çalışılmamalıdır.

Sigortacılık, sigortaya konu değerin hasarlanması durumunda,  hasar anından bir dakika önceki değerine geri döndürme faaliyetidir ki, bu esastan hiçbir uygulama ile taviz verilmemelidir.

Genellikle, karsızlık sorununu makro stratejiler ile çözemeyen yönetimlerin son bir kurtuluş olarak başvurdukları yöntem; Hasardan Kazanmaya çalışmaktır.

Sigorta şirketlerinin  hizmet kalitesinde taviz vermeye başladıkları an, sigorta sektörünün imajında yaralanma derinleşmektedir.

Hele  bugün var olan sosyal paylaşım imkanlarıyla, tek bir mutsuz sigorta müşterisi, binlerce kişiyi etkileyebilmektedir.

Tanımadığınız bir markadan gelen reklam-tanıtım mesajı ile ilgili olarak, ilk önce “o marka hakkındaki şikayetlerin” google da aranıyor olması, marka ürün hizmet algısının nasıl oluştuğuna en iyi örnektir.

Yönetimler olarak küçük resme takılmayalım, büyük resimlerden hareket ile çözümler arayalım.

Ana Sayfamız Değişti

www.sigortadukkanim.com ‘da değişiklikler yenilikler hiç bitmiyor. Sürekli daha iyi ne yapabiliriz diye bakıyoruz.

Ana sayfamızdaki görselleri biraz daha küçültüp, sayfa açılışında tüm hizmetlerimiz bir bakışta  görülsün istedik.

Ama asıl yenilik sağ üst kısımda yerleştirdiğimiz alanda,

Müşterilerimizin www.sigortadukkanim.com aracılığı ile aldıkları kasko tekliflerinde bizi seçerek ne kadar tasarruf ettiklerini güncel/anlık olarak göstermeye karar verdik.

İş modeli olarak asıl amaçlarımızdan bir tanesi  de müşterilerimize, en iyi sigorta şirketlerinin ürünlerini  en uygun fiyatlar ile sunmak.

 
İşte yeni panomuzda bu faydamızı somutlaştırıyoruz. Sigortadukkanim.com ile alınan kasko tekliflerinde ne kadar kazancınız olduğunu izleyebilirsiniz.

Okumanın Lezzeti

Oldum olası, tarihe hep meraklıydım.

Türkiye’de alınabilecek en doyurucu tarih eğitimlerinden bir tanesini aldığımı da düşünüyordum.

Ne zamanki yurt dışı gezilerinde, özellikle müze ziyaretlerinde, Osmanlı tarihine dair farklı bakış açıları ile karşılaşmaya başladım; bazı konulardaki bilgimin eksikliğini ve bitaraflılığını hissettim.

Tarih, ne kadar objektif yazılırsa yazılsın, hep kaleme alanların gözü ile sunuluyor. Tarih içerisinde yer alan farklı tarafların da görüşlerini bilmek, öğrenmek çok önemli hale geliyor.

Gezmeyi seven bir arkadaşımın önerisi ile Philip Mansel’in “Levant”  isimli kitabı ile tanıştım, okuma fırsatım oldu.

Okuduğum en etkileyici kitaplardan bir tanesi olduğu düşüncesiyle sizlere de tavsiye etmeye karar verdim.

Kitap İzmir, Selanik, Beyrut ve İskenderiye şehirlerinin çok kültürlülüğü ve ve çok kültürlülükten hareketle şehirlerin farklı enerjilerini, ulaştıkları refahı ve aynı zamanda karşılaştıkları felaketleri anlatıyor.

Bu 4 şehrin tarihini anlatırken hem Osmanlı, hem de söz konusu şehirlerin sonrasında içerisinde yer aldıkları ülkelerin (Türkiye Cumhuriyeti,  Yunanistan, Lübnan, Mısır) tarihlerini de anlatıyor.

Bilmediğim, duymadığım bir sürü ayrıntı öğrendim. Kitabı elimden bırakamadım.

İçerisinde yazarın veya kaynaklarının farklı yorumladığı, gözlemlediği yorumlar olabilir, ama okudukça içeriği insanı sarıyor.

Mesela;

– Osmanlı İmparatorluğu döneminde  4 minareli cami inşaatına sadece Padişahın yaptırdığı camilerde ve İstanbul’da izin verildiğini, ilk defa duydum.

– Osmanlı İmparatorluğu gemicilerinin çoğunun rum kökenli olması ve Yunan ayaklanması sonrasında onların Türk kökenli gemicilerle değişitirilmesi ile donanmanın bir süre sorun yaşadığını, ilk defa okudum.

Bazı şehirlerin içerisindeki çok kültürlülüğün, farklı enerji yarattığını, etkilerinin sadece o şehirle sınırlı kalmayıp, ülkeyi ve hatta Dünya’yı etkilediğini çarpıcı örneklerle okudum.

Aynı yazarın şimdi “Konstantiniyye” isimli kitabını okumaya başlayacağım. İçimden bir ses en az aynı lezzeti alacağımı söylüyor.

Levant’ı okumanızı  tavsiye ediyorum.

Is Motor Portfolio Consolidated?

TSRSB has announced the 2012 February results. The non-life market is growing by 16.22%

The motor own damage and motor third party liability portfolio, which has been experiencing profitability problems for years, is also moving in itself. The motor portfolio is being consolidated under the top 4 companies.

 …

While the share of the top 4 companies (Axa, Anadolu, Ak and Güneş) in Motor Third Party Liability was 49.48% in February 2011,

In February 2012, the share of the top 4 companies (Axa, Anadolu, Ak and Groupama) has increased to 52.89%.

This means that more than half of the total production comes from the top 4 companies.

When we look at the weight of the top 2 companies, Axa and Anadolu, in the same line of business;

– While it was 37% in February 2011,

– Their total share increased to 39.87% in February 2012.

 …

The total production of the top 4 companies ((Anadolu, Axa, Ak and Allianz);

– While their share was 50.88% in February 2011,

– Their share increased to 54.13% in February 2012.

The total share of the top 2 companies, Anadolu and Axa, increased from 31.77% to 36.73% in the same period.

What do you think? Is the motor lines in the market going to be consolidated under the top 4, or perhaps the top 2 companies in the near future?

Then, can we say “the competition will be dense for motor lines at the top, and for non-motor lines at lower ranks?”

Kasko ve Trafik Portföyü Az Sayıda Şirkkette mi Toplanıyor?

2012 Şubat TSRSB sonuçları açıklandı.

Hayat Dışı Sigorta Sektörü %16.22 oranında büyüyor.

Uzun yıllardır karsızlık problemi yaşanan kasko ve trafik portföyü de, kendi içinde hareket halinde. Motor portföyü giderek ilk 4 firmada toplanıyor.

Trafik branşında Şubat 2011 sonunda ilk 4 firmanın (Axa, Anadolu, Ak ve Güneş) payı %49.48 iken,

2012 Şubat sonunda ilk 4 firmanın (Axa, Anadolu, Ak ve Groupama) payı %52.89 a yükselmiş.

Yani, sektörün trafik üretiminin yarısından fazlasını 4 şirket üretiyor.

Aynı branşın ilk 2 şirketteki ağırlığı nasıl diye baktığımızda; Axa ve Anadolu Sigorta firmalarının trafik branşındaki payları;

-2011 Şubat sonunda %37 iken,

-2012 Şubat sonunda bu oran %39.87 ’ye yükselmiş.

Kasko branşında ilk 4 şirketin (Anadolu, Axa, Ak ve Allianz) üretimi

-2011 Şubat sonunda %50.88 iken,

-2012 Şubat’ında %54.13 e yükselmiş.

İlk 2 şirket Anadolu ve Axa Sigorta A.Ş.’nin  kasko üretimlerinin toplam içerisindeki payları %31.77 ’den %36.73 ’e yükselmiş.

Ne dersiniz, sektörde motor branşı yakın gelecekte sadece ilk 4 ve belki de ilk 2 şirkette mi toplanacak?

O zaman; “Rekabet üst sıralarda motor branşı için, alt sıralarda diğer sigortacılık branşları için yoğunlaşacak”, diyebilir miyiz?

Matbaa’nın Gelişi Gibi Olmasın

Dün, Sigortacı Gazetesi tarafından düzenlenen “Sigortacılığın Geleceğinde Dağıtım Kanalları” konulu panele katıldım.

Panel  doğru konuda ve doğru zamanda düzenlenmişti, organizatörlerine ben de teşekkür ediyorum.

Panelin katılımcıları da sektörün farklı oyuncularının temsilcileri idi.

Konuşmacılar, genellikle “panelin konusuna paralel” konulardan ziyade, temsil ettikleri sigorta grubunun görüş ve sıkıntılarını dile getirdi.

Dağıtım kanallarının geleceğinin nasıl şekilleneceğine dair en doyurucu yorumlar, bir kısmına katılmasam da, bir Sigorta şirketimiz Genel Müdürü tarafından yapıldı.

Konuşmacıların dile getirdikleri bazı hususlarda benim de söyleyeceklerim var.

-İnternet sigortacılığına ilişkin panel izleyicilerinden birisi tarafından yapılan yorumda;

“2001 den beri Türkiye de internet sigortacılığı yapılıyor ama müşteriler bu sitelere girip fiyat karşılaştırıyorlar ve sonra gelip acentesinden poliçesini bu fiyata yapmasını talep ediyorlar, biz de çalıştığımız sigorta şirketlerine dönüyoruz, onları bu fiyata poliçe yapmaya zorluyoruz, böylece fiyat rekabeti oluyor.”

ifadesi kullanıldı.

İnternet ve call center aracılığı ile satışı işinde yaklaşık 6 aydır yer alan bir oyuncu olarak, edindiğim hiçbir tecrübe bu görüşü desteklemiyor. Üstelik, bu tür karşılaştırma platformları artık hayatımızın her alanında var.

Beyaz eşya satışında, turizm acenteliğinde, uçak bileti satışında vb. gibi.

Siz hiç şöyle bir örnek duydunuz mu?

Örnek:  Teknosa’da x marka buzdolabı daha ucuz diye, bir Beyaz Eşya bayii’nin genel merkezden buzdolabı fiyatında indirim talep ettiğini ve bu tarz talepler nedeniyle sektörde fiyat rekabeti olduğunun iddaa edildiğini…

Bu olsa olsa, söylem olarak, internet sigortacılığına karşı çıkmak için uydurulmuş, sigorta şirketlerini ve fiyatlama politikalarını basite alan bir yaklaşım olabilir. Eğer gerçekten böyle bir durum varsa, zaten yanlış bir sektörde veya yanlış yöneticilerle çalışılıyor.

Panelistlerden bir tanesi tarafından; “İngiltere’de internet sigortacılığının motor branşında %50 pazar payına ulaştığı” bilgisi verildi.

Biz de böyle sanıyorduk ancak, İngiltere’de pazar lideri oyuncularla yaptığımız görüşmelerde 2010 sonu itibari ile bu oranın %70’e ulaştığı bize ifade edildi. (%70= Sigorta Direkt, Sigorta Brokerlarının internet siteleri ve Aggregator’lerin satışına aracılık ettikleri satışların oranı)

Bir başka söylem de: “İnternet sigortacılığının Avrupa’da sadece İngiltere’de ve Hollanda’da başarılı olduğu” söylemi idi.

Şubat 2012 de yaptığımız bir görüşmede;

Söz konusu ülkelerde yatırımı olan bir İngiliz Firma’nın yetkilileri; İnternet Sigortacılığının bilinenin aksine İspanya, İtalya ve Almanya’da da katlanarak büyüdüğünü söylediler.

Kaldı ki, Avrupa’da sadece İngiltere ve Hollanda’da başarılı olmuş bir modelin Türkiye’de başarı şansı nedir? diye baktığımızda;

ComScore tarafından, Haziran 2011 verilerine istinaden yapılan çalışma sonuçlarına göre,  Avrupa’da, Ziyaretçi başına internette geçirilen süre kriterine göre, ilk 3 ülke hangileridir?

1. 34 saat ile Hollanda,

2. 33 saat ile İngiltere

3. 31.1 saat ile Türkiye.  (Bakınız:  http://www.ertugrulbul.com/sigorta-dukkanim-brokerlik-lisanslarini-aldi )

Bence “Sigortacılığın Geleceğinde Dağıtım Kanalları” konusuna verilecek yanıt çok net ve herkes farkında ama, dile getirmede zamana oynanıyor. Bu arada geleceği, trendi gören pek çok sigorta aracısı (Acente-Broker) internet Dünyası’nda ne yapabilirim telaşında.

Google’da “kasko” kelimesini, yılda 6 milyon defa arandığı gibi, arayında bakın…