Deneme

1998 yılından beri görmediğim bir arkadaşım ile telefon görüşmesi yaptım.

-Anlat bakalım, hayatında neler oldu? Diye sorduğumda;

“Bir bankanın üst düzey yöneticisi (Genel Müdür Yard.)  olduğunu, işinin devamlılığı konusunda endişeleri olduğundan ve ancak bir çocuğa layıkıyla bakabileceklerini düşündüklerinden ikinci çocuğu yapmadıklarını,” söyledi. Okumaya devam et “Deneme”

Broker Yönetici Havuzu

Sektörümüzde dağıtım kanallarına göre yapılanmış, örgütlenmiş şimdilik iki tür sigorta şirket grubu var.

  • Acente dağıtım kanalı ağırlıklı satış yapan şirketler.
  • Banka dağıtım kanalı ağırlıklı satış yapan şirketler.

Son gelişmelerden bir üçüncü dağıtım kanalı bazında örgütlenmenin de yolda olduğunu izliyoruz.

  • İnternet üzerinden direkt satış yapan şirketler.

Dağıtım kanalı ağırlığına göre farklı şirket yapılarında bölge yapılanmaları ve çalışanlarda aranan yetkinliklerde de farklılık olması gerekiyor.

Şöyle ki;

Acente yoğunluklu şirketlerde, operasyonun büyük kısmı acente tarafından tamamlandığından, acentelerin operasyonlarını rahatlatacak, sıklıkla acente ziyaretleri gerçekleştirecek nitelikte (insan ilişkisinde uzman) bölge yöneticileri görev yapabilmektedir.

Banka dağıtım kanalı ağırlıklı çalışan şirketlerin Bölge yapılanmaları ve çalıştırdıkları yönetici ve personelde aşağıdaki yetkinlikler aranıyor.

Tüm satış örgütlerinde olduğu gibi ilişki yönetimi özelliği bu firmalarda da aranan yetkinlik olmakla birlikte;

Banka dağıtım kanallarına hizmet eden şirketlerde özellikle kobi, ticari ve kurumsal müşterilere bire bir satış ekipleri ve yöneticiler hizmet vermektedir. Hal böyle olunca da satışçı ve yöneticinin sadece satış becerileri değil, müşteri ziyareti, teklif hazırlama, teklif revizyonu sağlama ve en son olarak ta en uygun şartlarda poliçenin tanzimi konularını biliyor olması beklenmektedir.

İnternet üzerinden direkt satış yapacak şirketlerde de bireysel poliçelerin müşteri tarafından veya çağrı merkezleri tarafından tanzim edilmesi esastır.

Bölgelerde görev yapacak arkadaşların müşterilerin sorunlarını yerinde çözmesi ve eğer zaman içerisinde özellikle kobi segmentinde yer alan müşterilere de tekliflerin internet ve çağrı merkezi üzerinden sunulması hedefleniyorsa (Anglo Sakson ülkelerinde internet sigortacılığı artık bu süreçleri de sağlar seviyeye ulaşmıştır.) bu poliçelerin hazırlanması sürecinde müşterilere destek olmaları beklenecektir.

Zaman zaman müşteri adına hareket ederek sigorta ihtiyaçlarını en uygun çözümler ile kapatmaları beklenen ve risk değerlendirmeleri yaparak, müşterilerin karşılaşabilecekleri riskleri ölçüp, değerlendirmeleri esası ile kurulmuş Broker şirketlerinin Anadolu örgütlenmelerinde eleman ihtiyaçları olduğu ve bu açığı kapatmakta zorlandıklarını görüyor ve izliyorum.

Bence iş tanımlarına en uygun kadrolar, özellikle banka sigortacılığında uzman sigorta şirketlerinde çalışmış, çalışan yönetici ve çalışanlardır. Benzer bir öneriyi, bulunduğu il dışında örgütlenmek isteyecek Acentelere de yapmak mümkün.

Ne Gördüm, Ne Hissettim, Ne Yedim. Diyarbakır

En son 2009 yılında ziyaret ettiğim Diyarbakır’a iki günlük bir iş gezisi için tekrar gitme fırsatım oldu. Ne ilginçtir ki, eskiden Güneydoğu’ya giderken yaşanan “Acaba güvenlik nasıl?” endişesi bu kez terse dönmüştü. Yolculuğun başladığı gün İstanbul ayaktaydı.

Şehirde bir huzur ve huzurun getirdiği bir ekonomik canlılık ilk izlenimlerim oldu. Özellikle Yap-Sat denilen inşaat projelerini saymanın imkanı yok.

7 den 77 ye herkesin bu denli politize olduğu, bir başka şehir görmedim. Herkesin siyaset ile ilgili bir fikri, bir bildiği, bir beklentisi var gibi, hissettim. Geçmişe nazaran fark, hiç kimse fikrini dile getirmekten, siyaset tartışmaktan çekinmiyor.

İlk gün Ofis Caddesi’nde saygı duruşu yapan bir grup insan ve ikinci gün Dicle Üniversitesi kampüsünden şehir merkezine doğru yürüyen göstericiler, bu şehirde her an bir gösteri ile karşılaşmanın ne kadar sıradan vaka olduğunu göstermesi açısından hoştu.

Gelelim lezzetlere;

-ilk gün öğle yemeğimizi Dedeman Otelin yanında yer alan “Buket” lokantasında yedik. İçli köfte, çiğ köfte, fındık lahmacun ve mumbar giriş yemeği idi. Daha sonra 1.5 metre uzunluğunda tahta bir tepsi üzerinde farklı kebaplardan oluşan etler, süperdi.

-Gezinin ikinci günü ev sahiplerimiz bizi kahvaltıya “Mustafa’nın Yeri” isimli tesise götürdüler. Diyarbakır’da iki ayrı lokalde hizmet veriyorlarmış. Biz Adliye’nin yanında yer alan tesise gittik.

Önce yöresel izler taşıyan ve gittiğim her mekanda benzerini gördüğüm işlemeli demlikler, bir ispirto ocağı üstünde servis edildi. Ardından bir servis arabası üzerinde kahvaltılıklar geldi. İki farklı çeşit otlu peynir, beyaz peynir, örgü peynir, lor, mekan sahibi tarafından yapıldığını öğrendiğimiz incir ve karadut reçelleri, zeytin tabakları, üzerine nar taneleri eklenmiş süt kaymağı, sıcak pide, domates, salatalık, yeşillikten oluşan ve üzerine nar ekşisi dökülmüş salata ve de meyve tabağı. Un ile yağın kavrulması ile yapılmış yöresel tat çok yaygınmış ancak çok lezzetli değildi. Asıl sürpriz koca bir tava içerisinde yediğim en güzel kavurma etinin üzerine kırılmış yumurtalar. Hiç bu kadar güzel kavurma yememiştim.

Kısacası nefis bir kahvaltı yaptık.

-Akşam bu kez aynı zamanda “Diyarbakır Baro Lokali” olarak ta kullanılan “Cheffs” isimli restaurantta yemeğimizi yedik. Hafta içi olmasına karşılık kadın, erkek kalabalık bir müşteri topluluğu ilk izlenimi pozitif kıldı. Kaç çeşit olduğunu hatırlayamadığım meze tabaklarının her biri, diğerinden daha lezzetli idi. Sanıyorum bir Diyarbakır klasiği olarak ta sıcak servis edilen şam fıstığı ile günü kapattık.

Yanınızda şehri bilen birisi olduğu takdirde Diyarbakır da güzel lezzetler bulmak hiç de zor değil.

Şehir ile ilgili de birkaç görüşüm oluştu. Örnek: Çin Seddi Dünya’nın en uzun surlarına sahip iken, Diyarbakır kalesi surları da Dünya’nın en yüksek surlarına sahipmiş. Kalenin surlarının bir kısmı çok kötü, amatörce restore edilmiş. Ancak, güzel bir restarasyon ve sur içindeki sonradan yapılmış evlerin yıkılması (yıkım başlamış) ve de çevre düzenlemesi ile eminim ki, Diyarbakır’ın Dünya’nın her yerinden binlerce turist çekmemesi için hiçbir neden yok.

10 gözlü köprü, Keçi Burcu gibi alanlarda da görülmeye değer eserlerden.

Yeni bulvarların ışıklandırma eksikliği dışında bulvarlar geniş ve modern gözüküyor.

Kısaca tarihte pek çok peygambere ev sahipliği yapmış, genç dinamik nüfusunun enerjisi şehre yansıyan Diyarbakır, farklı lezzetleri, kültürel zenginlileri ile görülmeye gezilmeye değer bir mekan olarak, bence geleceğe umutla bakıyor.

Türk’üm Doğruyum Çalışkanım

Beni tanıyanlar bilir. Nasılsın? Sorusuna, her daim “Türküm Doğruyum Çalışkanım” cevabı veririm ve bu cevap yaklaşık 20 yıldır değişmez.

Değişmeyecek te…

1984-88 döneminde Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi yıllarımda, her yıl sarı kağıtlardan defterlerimi kendim yapardım ve biraz da çevremde olanlara inat, kapağına Atatürk resimleri koyardım. Ve/fakat bir idol, ikondan çok; felsefesini, topluma verdiği enerjiyi, ileriye dönük vizyonunu sevdim Ata’mızın.

Bütün eğitim yıllarımda ülkemin Batı medeniyetini hedeflediğinde başarılı olduğunu ve ne zaman  yönünü Doğu’ya çevirse tersi gelişmelerle karşılaştığının tarihini okudum, öğrendim.

Ülkemin, milletimin ne büyük potansiyel bir güç barındırdığını, pratik ama çabuk öğrenen, çabuk devşirilen özelliklerini ne zaman farklı milletlerden benzer işleri yapan insanlarla karşılaşsam, iş yapış tarzlarını görsem daha iyi anlamışımdır.

Birileri için  çok uzun zaman alan “adaptasyonu” ne kadar çabuk gerçekleştirdiğimize, pratikliğimize, keşfeden-icat eden değil ama çok hızlı uyum sağlayan özelliğimize sadece ben değil, farklı milletlerden yöneticilerimiz de şaşırmıştır.

Yakın çevremde kime sorsam, atalarının Dünya’nın farklı bir coğrafyasından bu topraklara göç ettiğini öğreniyorum. Koca bir İmparatorluğun küçülmesi ile farklı coğrafyalarındaki topraklarından binlerce, milyonlarca insan Anadolu’ya göç etmiş.

Bütün bu kozmopolitliğin içerisinde Türk olmanın önemli vasıflarını ben şöyle sayabiliyorum: İçinde bulunduğu şartlara, gelişmelere, teknolojiye çabuk adapte olan, çabuk öğrenen, iyi bir liderin önderliğinde çok hızlı aksiyon alan, tutkulu insan topluluğu. Zaten böyle bir ortak özelliğimiz olmasa, tarih sahnesinden çekilenlerden olurduk.

Gururla taşımalıyız. Türküm Doğruyum Çalışkanım demekten vaz geçmemeliyiz.

Enerjimiz böyle. Biz öyleyiz…

Ucuz Kasko

Her ne kadar sigorta şirketleri kaskoda yeni fiyatlama yaparken ağırlıklı olarak kendi geçmiş istatistiklerini kullandıkları için, farklı marka ve müşteri tiplerine göre farklı fiyatlamalar yapmakta ve bazen tüm riskleri kapsayan poliçeler aşağıda vereceğim örneklerden daha ucuz hale gelebilmekteyse de, Anadolu Sigorta ve Generali Sigorta’nın çıkarttığı iki ürün alınarak en sık karşılaşılan ve en zor karşılanabilen riskler, nispeten daha hesaplı sigorta koruması altına alınabilir.

Ben, 1992 yılından bu yana araç kullanan bir sürücü olarak en fazla ufak çizikler, küçük kaporta hasarları ile karşılaşıyorum. Son dönemde bu tarz hasarların sigorta şirketinden talep edilmesinden çekinir oldum. Neden mi? Hasarsızlık korumam kalkacak ve yenileme döneminde bu çiziklerin tamiri için servise ödeyeceğim tutarın çok çok üzerinde, prim artışı ile karşılaşabilirim. Bu nedenle küçük hasarlarımı kendim yaptırmayı tercih etmeliyim.

Buna karşılık beni maddi anlamda en büyük kayba uğratabilecek hasar, aracımın pert olmasına yol açabilecek şiddette bir kazanın gerçekleşmesi veya arabamın çalınması. Arabamı o günkü emsal değerinde yenilemek maddi açıdan zorlayıcı olur.

Şimdi iki ayrı sigorta şirketinin, iki ayrı ürünü benim bu ihtiyaçlarımı oldukça ekonomik karşılayabiliyor.

Bir tanesi Generali Sigorta’nın renkli, sevimli yeni direkt satış kanalı, www.generali.com.tr de satışa sunulmuş olan “Mini Kasko Sigortası.”

Fiyatı:  (27.02.2014 itibari ile) fiks 109 TL

Teminatları

  • Aracın diğer bir araçla çarpışması veya aracın diğer bir araca çarpması,
  • Mini Onarım Hizmeti:

30 cm’e kadar boya hasarları, 5 cm’e kadar iç döşeme hasarları, 5 cm’e kadar boyasız kaporta göçükleri gibi küçük hasarlar mevcut hasar sınırlandırmanızı etkilemeden anlaşmalı servislerde tamir ettirebiliyorsunuz.

Buna karşılık aracımın pert olmasına yol açacak şiddette bir hasarım olursa veya aracım çalınırsa da Anadolu Sigorta’nın çok az prim ile aracın en önemli risklerini kasko sigortası teminatı kapsamına almak üzere hazırladığı yeni ürünü “Pert Kasko Sigortası.” devreye girebilir.

Fiyatı: Araç ve sürücü özelliklerine göre değişiyor.

Teminatları;

  • Aracın      karayolunda veya demiryolunda kullanılabilen motorlu, motorsuz araçlarla      çarpışması,
  • Gerek      hareket gerek durma halinde iken, sigortalının veya aracı kullananın      iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya      hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması,      devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar,
  • Aracın      yanması,
  • Aracın      veya araç parçalarının çalınması veya çalınmaya teşebbüs edilmesi,

şeklinde      4 ana başlık altında toplanıyor. (Dilerseniz alabileceğiniz ek teminatlar da var.)

Tekrar ediyorum, piyasa fiyatlaması gereği aracınıza, Daha uygun fiyatlarla tam koruma sağlayacak kasko ürünü var mı? diye araştırmakta fayda var. Ancak eğer ihtiyacınızı karşılıyorsa, az para harcamak istiyorsanız. Bu iki ürünü alıp kendinizi en sık rastlanan veya en korkutucu risklere karşı, düşük maliyet ile koruyabilirsiniz.

Dünyanın Bu Metropolünde Köpek Olmak Zor

Bazı sabahlar çocukları Alemdağ’daki okullarına ben bırakıyorum. İşyerim Avrupa yakasında olduğundan çocukları bırakıp köprülere doğru geri dönüyorum. Çekmeköy yolundan işime gitmeye çalışırsam yoğun trafikten mesaime yetişemiyorum.

 Ben de son dönemde keşfettiğim Alemdağ, Reşadiye, Cumhuriyet Köyü, Polonezköy ve Kavacık güzergahını kullanıyorum.

Ancak, bu güzergahı her kullandığımda içim sızlıyor. Alemdağ’dan başlayıp Kavacık’a varıncaya kadar sağlı sollu yüzlerce, binlerce köpek; “Acaba gelen araçtan bize yemek bırakırlar mı?” bakışları altında gelen-giden arabaları takip ediyorlar.

Genellikle küçük sürüler oluşturmuşlar. Aralarında cins köpeklerin yanı sıra, kulağında küpesi olanlar (Belediye tarafından kısırlaştırılmış), çok zayıflar, sekerek yürüyenler vb. gibi olmak üzere binlerce köpek görüyorum.

2014 kışı nispeten hafif seyrediyor fakat bir de soğuk kış günlerini düşününce iyice kötü oluyorum.

Dünya’mızı birlikte paylaştığımız ve her zaman insanlara dost olmuş, bu canlıların bu sefalet durumuna bir çare bulmak lazım. Onları aç, harap, ortalıkta ve Dünya Şehri iddiasındaki kocaman bir Metropol’ün kıyısında terk etmişiz.

Bir gün zaman ayırın ve bu güzergahı kullanarak durumlarını görün. Görmeden ne demek istediğimi tam anlamanızın ihtimali yok.

Giderken mutlaka yanınızda yiyecek bir şeyler götürün. Sanki her gün karınları doymuyor gibi geliyor bana.

Belediye’nin de desteği ile bu hayvanlar için büyük ve fakat gerçekten ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri barınaklar oluşturulsa, sivil toplum ve hayvan severler ve herkes ufak katkılarla, Dünyadaş’larımıza “Biz İnsanların bu Dünya’da yalnız olmadığımızı ve Dünya’yı üzerindeki diğer canlılar ile de paylaşmayı istediğimizi, arzuladığımızı ve bunun için de çaba harcadığımızı gösterebilsek.”

3.5 yaşında dişi köpeğimize yavru yaptırmak istemiyoruz ki, yavruları bir heves bizden alacak ve hevesi geçince bu güzergaha bırakacak insanlara vermek durumunda kalmayalım.

Hafta Sonu Attico (Atina-Pire) Seyahati

Eşimin Pazartesi günü başlayacak iş toplantıları seyahatini, hafta sonu ile birleştirerek bir hafta sonu tatiline çevirdik. Ve Atina’ya giden THY uçağı ile Cumartesi sabah Atatürk Hava Limanı’ndan yola çıktık.

İstanbul da havanın serin olduğu 15 Şubat 2014 de yaklaşık 1,5 saatlik bir yolculuğu takiben, Güneşli bir Atina gününe Efefterios Venizelos Hava Alanı’nda merhaba dedik.

Zamanımızın uygunluğu da fırsat verdi ve 95 numaralı Belediye otobüsüne kişi başı 5 EUR ödeyerek bindik. Bir saat süren bir yolculuk sonunda Parlamento binasının karşısında yer alan Şehir Merkezi’ne vardık. (Syntagma)

Bir tavsiye üzerine daha önce rezervasyonumuzu web sitesi aracılığı ile yaptığımız, Atina’nın Nişantaşı’sı Koloniki semtinde yer alan, St. George Lycabettus Hotelin, merkeze yakın ve fakat bir tepede olduğunu öğrendiğimizden taksi ile otelimize çıktık.

Otelin 3 ve daha üst katlarının, Acropol’e bakan bölümünün manzarası müthiş. Otel ve Acropol iki karşılıklı tepe üzerinde yer alıyor. İki tepe arası göz alabildiğine, beyaza boyalı, az sayıda yüksek binanın yer aldığı Atina’nın seyrine doyum olmuyor. Özellikle gün batımında arkasında Güneş batımının kızıllığını almış Acropol, ön yüzde bembeyaz evler, şehrin sesi, güzel Ege esintisi…

20140210_070902_resized2

Otelin hemen önünde yer alan cadde sağlı sollu oturma masaları konularak bir kafe-bistro havasında gün kararıncaya kadar kalabalık misafirlerini ağırlıyor.

Parlamento binasının karşısından aşağı doğru uzanan yaya yolu İstiklal Caddesi’nin bir benzeri. (Ermou Caddesi) Mağazalar, kafeler, kalabalık insanlar. Bu cadde üzerinde oturduğumuz kafede dört şey dikkatimizi çok çekti:

1-      Bu kadar çok sayıda, bisikletlisi-yayası, kadını-erkeği, yaşlısı-genci piyangocuyu bir arada hiç görmemiştik.

2-     Bir koli içerisinde caddeye getirilip satışı yapılan, rengi daha açık Atina simitlerinin lezzeti, bırakın Ankara’yı İstanbul simitleri kadar bile iyi değil. Gene de simit çok talep görüyor.

3-      Hepsi de kilolu olan sokak köpeklerine, içerisinde et olan sandviçleri veriyorsunuz yemiyorlar.

4-      Kafede oturduğunuzda güvercinler elinizden yiyecek yiyorlar. Güvercinlerin insanlara güveni daha fazla yakınlaşmalarına yol açmış.

Sonra Acropol’e doğru yürümeye devam ettik. Önce kafeler ve ardından dönercilerin bulunduğu kalabalık bir sokakta ilerledikten sonra; sanıyorum sadece Cumartesi günleri açık olan Antika Eşyalar Açık pazarına rastladık. Çakılar, eski radyolar, eski paralar, çerçeveler, resimler, fotoğraf makinaları ve bilumum eski incik boncuk. Küçük küçük tezgahlarda alıcı bekliyorlar.

Antika sergisinin bir ucu parkta, diğer ucu ise sabit eskiciler pazarına kadar uzanıyor.

Taksi ile Acropol Müzesi’ne gitmeye karar verdik. Taksi şoförümüz bir kadın. Avustralya’da yaşamış, sonra Atina’ya geri dönmüş. Acropol Müzesi’ndeki restaurantın çok güzel olduğunu söylüyor. Manzarası gerçekten güzel ama sonuçta bir Müze lokantası. Çok önermiyoruz.

Müze hoş dizayn edilmiş ve insanlık tarihinin bugünlere ulaşmış çok güzel eserleri, bence çok başarılı şekilde sunuluyor.

Akşam Koloniki semtinde geleneksel yemekler yapan bir restaurant’ta özellikle yöresel peynirler ile yapılmış çok güzel yemekler yedik. Randevumuz olmadığı için saat 21.30 da kalkmamız gerekiyormuş çünkü Atina’lılar akşam yemeğine o saatte geliyorlar.

Ertesi sabah  Parlamento karşısından 5 numaralı tramvaya bindik ve yine bir saatlik bir yolculuktan sonra Pire Semtine vardık. Deniz kıyısından şehir solumuzda, deniz sağımızda kalacak şekilde ilerledik. Platio Katraki durağında indik. Küçük bir balıkçı limanı bulduk.

Sıralama şöyle, Deniz-küçük tekneler-bir-iki balıkçı tezgahı-bir balıkçı lokantası. Lokantada Uzo içip, balık yerken, buzuki ve klasik gitar çalan iki kişi ve lokantanın iç masalarında oturan biz.

Bu lokantada oturup, Dağ Yeşillikleri şeklinde tercüme edilmiş bol zeytinyağı limon eşliğinde radika, kuru cacık, yeni kızarmış ancak temizlenmemiş küçük gümüş balıkları, bolca limon ve iki de 20 cl’lik Uzo söyledik. Önümüzde muhteşem manzara, hafif hafif kendilerini eğlendirmek için müzik yapan müzisyenler.

Daha ne ister ki insan.

Öğleden sonra bu sefer uzun sürmesinden sıkıldığımızı tramvay seyahati ile geri döndük. Eski şehri gezmeye başladık. Acropol’ün girişinden başlayıp şehir merkezine kadar devam eden eski şehir, bakımlı dükkanları, ara sokaklara sıkışmış çok hoş kafeleri, dantel, ağaç işçiliği, beyaz altın-sarı altın kuyum eserleri ile turistik bir tur.

Akşam bu defa, kalamar, Greek Salad (iri kesilmiş domates, salatalık, soğan, ile peynir karışımı. Bol zeytinyağı ve limon), kızartılmış kabak (zucchini), kızartılmış peynir Feta Cheese (keçi ve inek sütünden yapılmış) oluşan bir yemek daha yedik. Yemeğin sonunu Baklava ile tatlıya bağladık.

Daha önce bir Kuzey Yunanistan seyahati yapmıştık. Oraya nazaran insanları daha asık yüzlü, nereden kaynaklandığını anlamadığım şekilde kibirli buldum.

Otellerin hava alanına gidecek yolcular için taksiciler ile yaptığı anlaşmalardan mıdır? bilmem. hava alanı 29 EUR ve otoban ücreti olması gerekirken 40 EUR oluveriyor. Zurich’te bile benzer vakalar yaşadım. Galiba otel görevlilerinin hava alanına gidecek taksi ayarlama heveslerine alışmamız gerekiyor. Ya da taksiyi otelden değil dışarıdan bulmak bir çözüm olabilir.

Sonuç: Gezi bizde iki günlük, kısa mesafeli, yakın ama farklı kültürlü, Ege havalı, zeytinyağlı ve limonlu güzel bir tat bıraktı.

Attico ise Atina ve Pire bölgelerinin birleşimine verilen isimmiş.

Evcil Hayvanım Öldü Ne Yapmalıyım?

2000 yılının Mart ayında Macaristan’da doğmuş (Kulaklarındaki numaralardan tüm secereleri internet aracılığı ile takip edilebiliyordu.) 5 yavru Golden’dan, en gözü açık olduğunu düşündüğümüz yavruyu almıştık. Niye gözü açık? Çünkü, 5 sevimli Golden yavrusu içinden hepsini aşarak su kabına ulaşıp, sadece su içmekle yetinmeyip, bir de kabın içine girip yıkanan yavru oydu.

Adını sevdiğimiz bir arkadaşımızın önerisi ile Odin koyduk. İlk bir yılı zorlu bir eğitim ve ev eşyalarını kemirerek geçti. (2 uzaktan kumanda, 2 gözlük, 2 terlik vb. gibi) Hatta o yıllarda içerisinde “eve gelen misafirlerin eşyalarına verilecek evcil hayvan zararlarını kapsayan teminatı” bulunan yeni sigorta ürününü anlatırken, örneği Odin’in yediği gözlükten alıyorduk. Evimize gelen misafirin kemik gözlüğünü hamur etti, yenisinin faturasının belirli bir kısmını o poliçeden almıştık.

Yaşadığımız bir depremde en üst katta, bina sağ-sola savrulurken mışıl mışıl uyuyan Odin’i biz uyandırdık.

Yıllar boyunca hem bize, hem de o evdeyken doğan çocuklarımıza çok iyi dost oldu. Bir çok büyük köpekle kavgalara birlikte karıştık. Köpeğinizi boğazından yakalamış daha büyük veya vahşi bir köpeği durdurmanın en etkili yolunun, o köpeğin kuyruğundan tutup sertçe çekmek olduğunu, bu kavgalarda öğrendim.

Golden Retriever olmasından kaynaklı olsa gerek en çok ta denizde, gölde ve hatta su birikintisinde yüzmeyi/ıslanmayı/çamur olmayı seviyordu.

Kısacası 12.5 sene evin bir ferdi gibi yaşadı.

 2013 yılı Ağustos ayında, yaşlılıktan kaynaklanan ve Golden Retriever’larda sıkça rastlandığını öğrendiğimiz (çareside bulunamamış) “Kalp Büyümesi” rahatsızlığından, Odin’imizi kaybettik. Yarattığı üzüntüyü anlatmayacağım.

İlk defa yaklaşık 37 kilo olan bir evcil hayvanımızı kaybediyorduk. Bu durumda İstanbul’da ne yapılacağını internetten araştırdık. Tuzla da bir hayvan mezarlığı olduğunu duymakla birlikte, çok da iyi işletilmediğini öğrendik.

Daha sonra, Pendik’te Tarım Bakanlığı’na bağlı, “Veteriner Kontrol Ve Araştırma Enstitüsü”, bulunduğunu ve bu kurum bünyesinde bir “hayvan yakma fırını” olduğunu öğrendik. Devasa bir fırında, Kurum’a ait Döner Sermayeye belirli bir ücret yatırmak suretiyle, kaybettiğiniz evcil hayvanınız özel kaplarda yakılıp, külleri size teslim ediliyor.

Yaklaşık 3-4 saat süren bir işlemden sonra bir kap içinde aldığım küllerini, en sevdiği yer olan denize savurdum. Sanıyorum en azından bir retriever için en uygun çözüm buydu.

Ev içindeki evcil hayvanların hem fiziki hem de manevi, kapladıkları hacim arttıkça ve birlikte yaşanan süre uzadıkça, kaybı da o derece acı veriyor.

Bazen bu acıyı yaşamamak için yeni evcil hayvan almayalım mı? diyoruz. Fakat sevgileri, verdikleri dostluk, bu düşüncelerimizi de savuruyor.

Ev Alırken Nelere Dikkat Etmeli (Konuk Yazar: Hatice Akay)

1-Taşınmaz alım satımı yalnızca tapu müdürlüğünde yapılmalıdır.

Adi senetle, noterde, muhtar senedi ile taşınmaz satın alınması mülkiyetin alıcıya geçmesini sağlamayacaktır. Mülkiyetin alıcıya geçebilmesi için; alım satım işleminin tapu müdürlüğünde gerçekleşmesi ve taşınmazın tapu kütüğüne alıcı adına tescil edilmesi gerekmektedir.

2-Taşınmazı satmak isteyen tarafın satın alınacak taşınmazın maliki olup olmadığı araştırılmalıdır

Taşınmazı satmak isteyen tarafın, satın alınacak taşınmazın maliki olup olmadığının tespit edilebilmesi için, öncelikle tapu senedinin temin edilmesi gerekmektedir. Taşınmazı satmak isteyen kişinin kimlik bilgisi ile taşınmazın tapu kaydında yer alan malik bilgisinin aynı olup olmadığına tapu senedinden bakılmalıdır. Yalnızca tapu senedinde yazılı olan malik bilgisi ile taşınmazı satmak isteyen kişinin kimlik bilgilerinin karşılaştırılması yeterli olmayabilir. Tapu senedinin sahte olabilme ihtimalini bertaraf etmek amacıyla tapu senedi ile birlikte tapu müdürlüğüne başvuru yapılmalı ve tapu kütüğünden ve tapu memurlarının yardımı ile kimlik bilgisinin teyit edilmesi sağlanmalıdır.

3-Satın alınacak taşınmazın alıcıya gösterilen taşınmaz olup olmadığı tespit edilmelidir.

Tapu senetlerinde taşınmazların adres bilgisi yer almaz. Bu nedenle kadastro müdürlüğünden taşınmazın haritasına bakılarak taşınmazın adres bilgisine ulaşılarak taşınmazın yerinin  doğru tespit edilmesi gerekmektedir. Ayrıca alım satım işleminden önce, tapu müdürlüğünden taşınmazın projesinin incelenmesi talep edilebilir. Satın alınacak taşınmazın projedeki yeri ile alıcıya gösterilen taşınmazın aynı yerde olup olmadığı, hangi cephede yer aldığı görülebilir.

4-Taşınmazın kaydında satışa engel, taşınmazın değerini etkileyebilecek ya da alıcının sorumluluğunu gerektirecek herhangi bir sınırlama olup olmadığı kontrol edilmelidir.

Taşınmazın satışına engel ya da taşınmazın değerini etkileyebilecek herhangi bir sınırlama olup olmadığı bilgisi, tapu senetlerinde yer almamaktadır. Tapu senedinde yer alan ada, parsel, arsa payı, bağımsız bölüm bilgilerinden yararlanılarak tapu müdürlüğünde ilgili taşınmazın kütük sayfasına ulaşılabilir. Tapu kütüğü sayfasında taşınmazın kaydında yer alan bütün sınırlamalar tespit edilebilir. Haciz, tedbir, ipotek gibi sınırlamalar taşınmaz kaydında mevcut ise bu sınırlamaların sonuçları değerlendirilerek alım satım yapılmalıdır.

Tapu sicil müdürlüğünden yönetim planı incelenmek üzere talep edilmelidir. Yönetim planında kat maliklerinin hak ve borçları yer alır. Taşınmaz satın alındığında bu hak ve borçlar alıcıya geçeceğinden yönetim planının incelenmesi önemlidir.

5-Taşınmazın kat irtifaklı ya da kat mülkiyetli olup olmadığı öğrenilmelidir.

Tapu senetlerinde, kat irtifakı ya da kat mülkiyeti seçeneklerinden birinin karşısında (x) işareti yer alır. Buradan taşınmazın kat mülkiyetli mi kat irtifaklı mı olduğu anlaşılabilir.  Kat irtifakı herhangi bir arsa üzerinde yapılacak veya inşaatı devam eden bir binanın üzerinde kurulur. Kat mülkiyeti ise tamamlanmış, yapı kullanma izni bulunan yani ruhsatlı projesine uygun taşınmazlar için söz konusu olabilir. Satın alınacak taşınmazın ruhsatı mevcut ise ve taşınmaz ruhsat ve eklerine uygun olarak tamamlanmış ise belediye imar müdürlüğü yapı kullanma izni verir. Kat mülkiyeti bundan sonra kurulur. Bu nedenle kat irtifaklı taşınmaz alırken ruhsat olup olmadığına, projeye aykırı bir durum olup olmadığına bakılmalıdır ki kat mülkiyetine geçilmesi sırasında zorluklar yaşanmasın.

 

6-Taşınmazın imar durumu öğrenilmeli, taşınmazın yapı kullanma izin belgesinin olup olmadığı araştırılmalıdır.

Taşınmazın imar durumu, taşınmazın bağlı bulunduğu belediyeden ve ilgili kadastro müdürlüğünden kontrol edilmelidir. Taşınmazın imar planında hangi amaca tahsis edildiği öğrenilmelidir. Konut satın alınması söz konusu ise taşınmazın konut alanında olduğunun teyidi gerekecektir. Satın alınacak taşınmazın çevresindeki taşınmazların hangi amaçlara tahsis edildiğinin de imar planından kontrolü -bu husus taşınmazın değerini etkileyebileceğinden- önem taşır.

7-Satın alınacak taşınmazın emlak vergisi borcu olup olmadığı sorgulanmalıdır

Taşınmazın alım satımının yapıldığı yıl ve geçmiş yıllara ait, emlak vergisi borcu olup olmadığının kontrolü belediyeden yapılabilir. Emlak vergisi borcu mevcut ise alıcı ve satıcı bu borçtan müteselsilen sorumlu olacaklarından bu hususun kontrolü önem taşımaktadır.

8- Satın alınacak taşınmazda kiracı olup olmadığı kontrol edilmelidir

Satın alınacak taşınmazda kiracı olduğu tespit edildiği takdirde kira sözleşmesi mutlaka incelenmelidir. Kiracı tahliye taahhüdü vermiş ise tahliye taahhüdündeki tarih ile kontrat tarihi karşılaştırılmalıdır.

9-Tapu müdürlüğüne bildirilecek alım satım bedeli gerçek alım satım bedeli ile uyumlu olmalıdır

Alıcı ve satıcı, tapu müdürlüğüne taşınmazın alım satım bedelini bildirirler. Bu bildirim yapılır iken, belediyeden alınacak rayiç bedelin üzerinde bir bedel bildirilmelidir. Aslında doğru olan, taşınmazın gerçek alım satım bedelinin tapu müdürlüğüne bildirilmesidir fakat çoğu zaman taraflar, vergi ve harç bedelinin düşük hesaplanması amacıyla alım satım bedelini düşük göstermektedirler. Bu durum, ileride taraflara vergi cezaları doğurabileceğinden dikkatle hesaplanmalıdır.

Trafik Üretiminin %30’u Tek Şirkette

Türkiye Sigorta Birliği resmi istatistikleri en son Kasım 2013 dönemine ait verileri yer veriyor.

Söz konusu tablolar içerisinde, Trafik branşının prim ve poliçe gelişimini içeren rapora dikkatlice bakınca;

Hayat dışı sigorta sektörünün trafik branşında prim üretimi 4.360.660.175.-TL gerçekleşmiş ve sektörde 12.807.707 adet trafik poliçesi üretilmiş olduğu görülüyor.

Şirket Poliçe Adedi Oran Prim Oran
Axa                           3.343.688,00 26%      1.331.183.270,00 30,52%
Anadolu                           1.403.985,00 11%          520.032.214,00 11,90%
Allianz+YKS                           1.402.934,00 11%          542.911.117,00 12,40%
Sektör   Toplam                        12.807.707,00 100%      4.360.660.175,00 100%

 

  • Prim üretiminin %30.52’lik kısmını 1.331.183.270.- TL’lık üretim ile tek bir şirketin gerçekleştirdiğini görüyoruz.  Poliçe adedinin 3.343.688’lık kısmını yine aynı Şirket: Axa Sigorta gerçekleştirmiş. Yani %26’sını.
  • Poliçe adedinde ikinci sırayı alan Anadolu Sigorta 1.403.985 adet poliçe üretmişken, prim üretiminde söz konusu şirket Allianz Sigorta’dan sonra üçüncülük sırasını almış. (Allianz + Yapı Kredi Sigorta)

  • Sektör genelinde ortalama trafik poliçesi primi 340,47 TL gerçekleşmiş.
  • İlk üç Şirket rakamları ise:

Şirket                                                                                  Prim/Poliçe Adedi

                                                                                                     (Ortalama Prim TL)

AxaSigorta                                                                                    398,11

Allianz Sigorta (Allianz + Yapı Kredi Sigorta)                                     386,98

Anadolu Sigorta                                                                             370,39